Designist kurucusu Aslı Arıkan Dayıoğlu tarafından yürütülen “Ulus Evi” projesi, iF Design Awards 2022’de finale kalarak büyük bir başarıya imza attı. Yaşamın her anına uyum sağlayabilen bu yalın ve ferah tasarım tüm övgüleri hak ediyor.
Minimalist bir anlayış ile tasarlanan “Ulus Evi” projesinin Almanya merkezli iF Design Awards 2022’nin “Residential” kategorisinde finale kalması, İç mimar Aslı Arıkan Dayıoğlu’nu tanıyanlar için bir sürpriz değil. Rhode Island School of Design Üniversitesi’ni birincilikle tamamlayan Dayıoğlu, 2007 yılında Designist adı altında kendi proje ve tasarım firmasını kurarak, yurt içi ve yurt dışında birçok başarılı otel, restoran, ofis ve konut iç mimari projelerine imza attı. “Ulus Evi” projesi; 240 metrekare büyüklüğünde, özel bir site içinde konumlanan 3 katlı müstakil bir konut.
Yapımının ardından uzun yıllar geçmesi sebebiyle yenilenmesini arzu eden ev sahipleri, daha önce yakın bir arkadaşlarının projesini tamamlayan Aslı Arıkan Dayıoğlu ile irtibata geçiyor. “Kullanılan malzemelerin eskimesi, yaşam mekânlarının yorgunluğu bir süre sonra mobilya ve tasarımın tazelenme ihtiyacını doğuruyor. Ayrıca her yenilenen proje, sadece görünüş ve tasarımda değil, alt yapısal olarak da elden geçmiş oluyor,” diye anlatan Dayıoğlu, ev sahiplerinin ilk isteğinin tüm evde daha aydınlık ve ferah bir atmosfer yaratılması olduğunu söylüyor. Böylece, koyu ve kızıl tondaki maun parke döşemesi yeniden cilalanarak, nötr tonlarda kurgulanan salonda sanat eserlerinin öne çıkması sağlanıyor.
“Biliyorsunuz ki mevcut parkelerde renk değişimi yapılırken orijinal parke gibi olması genelde zordur. Burada Teska Mimarlık ekibi çok iyi bir iş çıkararak, sıfırdan yapılmış gibi parkeleri teslim etti,” sözleriyle bu hassas sürecin önemini vurguluyor iç mimar.
Büyük salonun ortasındaki kolonlar, şömine tarafındaki bazalt cephenin eski görünümü ve mini bar kısmındaki tavanların basıklığı, birkaç sihirli dokunuş ve özel malzeme kullanımı ile tamamen değiştiriliyor. “Salondaki kolonlar o kadar akıllıca tasarlanmalıydı ki, tüm konseptin içinde çarpıcı ama aynı zamanda sade durmalıydılar,” diyen iç mimar, kolonları metal sac üzerine el işçiliğiyle yapılmış De Castelli ürünü paneller ile giydirerek, onları mekânın odak noktası haline getiriyor. Şömine duvarının eski görünümü ise, koyu gri taş levhalar ile değiştirilirken, aileye ait kitapların ve sanat eserlerinin sergilenmesi için araya ince raflar yerleştiriliyor. Salonun iki ucundaki basık tavanlı bölümlere de koyu aynalı lambriler eklenerek hem bir derinlik kazandırılıyor hem de eşsiz Boğaz manzarasının ve bahçedeki manolya ağacının pembe çiçeklerinin yansımaları evin içine taşınıyor.
Günlük yaşamda baskın bir duruş sergilememeleri adına, mini bar ve TV ünitesi gizlenebilen bir tasarımla salonda yerlerini alıyor. Bu projenin tasarımında, Designist ekibine en büyük ilhamı, ev sahiplerine ait 1920-1950’lerin ikonik tasarım mobilyaları ve eşsiz sanat eserleri veriyor. Isamu Naguchi imzalı Vitra sehpa, Serge Mouille imzalı zarif totem lamba, salonun karşı tarafındaki Eileen Gray imzalı paravan ve diğer sanat eserlerine fon oluşturmak için süet açık renk bir duvar kâğıdı tercih ediliyor.
Ermas Mobilya tarafından rafine bir tasarımla üretilen sabit mobilyalar, önce ham halde kontrol edildikten sonra boya ve cilaya girerek kusursuz bir işçilikle montajlanıyor. İç Mimar Aslı Arıkan Dayıoğlu ve Designist ekibi, sıra dışı fikirler ve detayların peşinden giderek, geçmişin nüanslarını taşıyan çağdaş, ikonik ve yeni bir mekân algısı yaratıyor.
Hazırlayan: Işıl Karahanoğlu
Fotoğraf: Kadir Aşnaz