Dekorasyon dünyasında iç mekânlara verdikleri yerleştirme projeleri ve şık tasarımları ile tanınan four&more mağazasının kurucuları Özge Ferhatoğlu ve Pınar Küçük’le Bebek’teki mağazalarında konuştuk.
İlk kez 2012’de Çubuklu’da aksesuar dükkânı olarak kurulan four&more bugün dekorasyon dünyasında şık tasarımları ve yaratıcı vizyonuyla tanınan isimlerden biri. Gün geçtikçe ekiplerini büyüterek yollarına devam etmiş Özge Ferhatoğlu ve Pınar Küçük. Bünyesinde geniş bir mimari ekibin bulunduğu marka, evlerde yerleştirme servisi dâhil olmak üzere birçok mimari proje ve yaratıcı ürün tasarımlarına imza atıyor.
Firma hikâyesinden biraz bahseder misiniz?
İkimiz de mimar değiliz ama ev tasarımları ufak da olsa yaptığımız bir işti. Evimizin yakınında küçük bir mağaza tutarak başladık. Şu an üç tane mağazamız ve bünyemizde altı kişilik bir mimari ekibimiz var. Hem iş yeri, hem de evlerde yerden ısıtmadan, havalandırmasına kadar sıfırdan alıp takip ettiğimiz projelerimiz var. Bunun yanında, popüler bir servisimiz de evlere gidip yerleştirme yapmamız. Örneğin, sizin evinizde mimari bir hizmete ihtiyacınız yok ama mevcut eşyalarınızı da kullanarak bir değişiklik yapmak istiyorsunuz. Depolarımızda çok miktarda stok tutuyoruz. Sizin evinize uyabileceğini düşündüğümüz tüm ürünleri getirip yerinde yerleştirme yapıyoruz, koltuk kumaşını neye göre seçeceğinizi veya hangi aksesuarları kullanmanız gerektiğini söylüyoruz. Sonrasında müşterilerimize düşünmeleri için bir liste bırakıyoruz ve onlar bu listeden arzu ettikleri ürünleri seçerek bize geri dönüş yapıyorlar.
four&more ismi nereden geliyor?
Doğum günlerimiz 4 Eylül ve 4 Mayıs. İlk mağazamız olan Çubuklu’ya gittiğimizde kapı numaramızın da 4 olduğunu gördük. Dükkânın kuruluş tarihi bile tesadüfen 24 Eylül. Markayla alakalı her şeyde 4 var. Bu 4’te bir keramet var dedik ve buradan yola çıktık.
Tasarımlarınız için ilham kaynağınız nedir?
Çok seyahat ediyoruz, çok geziyoruz, çok görüyoruz; bazen bir sanat eserinden bazen bir yerde gördüğümüz bir şeyden ilham alıyoruz. Yurtdışında kaldığımız otelden tutun, yemek yediğimiz restoranlara her zaman yenilikleri takip ediyoruz. Bu işte genel olarak Londra bir derya. Ancak Tayland seyahatimiz de çok keyifli ve ilham vericiydi.
Markanıza bütünlüklü olarak baktığınızda nasıl bir stil önerisi ortaya çıkıyor? En sevdiğiniz renk ve renk tonları neler?
Her daim şık bir stilimiz var. Aksesuar severiz ve çok bol kullanırız. Ayrıca bir evde tuvalet dâhil olmak üzere her yerde tablo olmalı. Koyu renkleri seven bir ekibiz ama son zamanlarda daha açık tonlarda evler de tasarlamaya başladık. Artık four&more rengi diye bir şey oluştu. Vizon, gri, toprak tonları gibi sakin ve nötr tonları seviyoruz. Tablo, tekli koltuk, puf, yastık gibi tamamlayıcı ürünlerde renk kullanıyoruz ama genellikle büyük parçalarda sade renkler tercih ediyoruz. Böylelikle daha zamansız bir stil ortaya çıkıyor. Sadece o sene moda olan bir şeyi uygulamak bir süre sonra yorucu ve bıktırıcı olabilir.
Sizin için olmazsa olmaz bir dekorasyon parçası nedir?
Tablolar, çiçek ve kitap. Kitap olmazsa olmazımız.
Markanızın stili ile kendi stiliniz arasında ne gibi benzerlikler var?
Birebir aynı; markamız tamamen bizi ve kendi stilimizi yansıtıyor. Bizim tarzımız neyse dükkânımız da öyle oldu. Biz yaşayan ev seviyoruz; kendi evlerimiz de öyle. Dolsun taşsın, gelinsin gidilsin, yemekler yensin, mumlar yansın,çiçekler olsun, kitaplar okunsun… Biz kendi hayatlarımızda da böyle yaşayan insanlarız ve bu ruhu mağazaya da taşıyoruz. Bizim için ruh çok önemli. En büyük hedefimiz de müşterilerimizin mutlu olması. Üstünde yaşadığında dümdüz kalıp gibi, ruhu olmayan bir ev teslim edeceğimize, yaşanan ve rahat bir ev olmasına önem veriyoruz.
İşinizle ilgili en çok hoşunuza giden şey nedir?
Bir arada olmamız. Ekibimiz muhteşem, birbirimizden çok iyi bir enerji alıyoruz. Bir de çok güzel bir iş yapıyoruz, çok şanslıyız. İnsanlar bize mutlu olmak için geliyor,sıkıntıları olduğu için değil. Müşteri olarak geliyorlar ve arkadaş oluyoruz, birçoğuyla sonrasında görüşmeye devam ediyoruz. Ve tabii bu iş sayesinde gezmek, görmek, yurtdışı seyahatleri, fuarlar, trendleri yakından takip etmek de bu işin keyifli kısmı.
Bu yılın dekorasyon trendlerinden bahseder misiniz?
Dore ve bronz devam ediyor ve aynı zamanda mavi, yeşil, sarı tonları da devam ediyor. Bronz modası kolay kolay bitmeyecek gibi görnüyor.
Dekorasyon projesine başlarken öncelikleriniz neler?
Önceliğimiz müşteriyi dinlemek, herkesin yaşam tarzına göre ihtiyaçları çok farklı. Ondan sonra zaten müşteriyle beraber yol alırken o tasarım hemen kafamızda canlanıyor.Onu yansıtacak en güzel ne olabilir diye bir araya gelip bir sürü fikir yaratıyoruz ve herkesin bir katkısı oluyor.
Sonucunda herkesin içine sinen, tatmin olduğu bir proje ortaya çıkıyor.
Markanızı büyütmeyi ve yurt dışına açılmayı düşünüyor musunuz?
Evet. Markamızı kurduğumuzdan beri en büyük hayalimiz bu. Yurtdışında bir ayağımız olsun, bu marka duyulsun istiyoruz. Biz gördük ki, mimari hizmet tek başına verildiği zaman tam olmuyor. İnsanların böyle bir vakti de yok. Aslında bu yüzden bizim hizmetlerimiz çok popüler oldu. Bizde her hizmet müşterilerimizin ayaklarına geliyor ve bu çok önemli. Bu yakaladığımız noktayı da neden yurtdışına taşımayalım diye düşünüyoruz.
Okuyucular için verebileceğiniz bir tavsiye var mı?
En büyük tavsiyemiz çok fazla detayın içinde kaybolup, kendi evleriyle ilgili hoşlarına gitmeyen bir şey aramak yerine, ruhu olan evler peşinde koşsunlar. Orta sehpanın en iyi marka olmasından ziyade, onun üzerine koyduğunuz çiçekle, mumla, güzel bir müzikle yaratılan atmosfer çok önemli. Biz ilk mağazamızı açarken de en çok düşündüğümüz şey buydu. Her mekânın yarattığı bir his vardır ve bizce bu her şeyden daha önemli.
İlham aldığınız tasarımcılar kimler?
Kelly Wearstler, Louise Bradley, Katharine Pooley. Bir kısmı bizim tarzımız olmasa da, kendi stilleri hoşumuza gidiyor. Hepsinden farklı bir doku, renk, tasarım beğeniyoruz.
Hazırlayan : MERGİM ÖZDAMAR
Fotoğraf : ERHAN TARLIĞ
