Tarihi geçmişi ve Singapur Nehri kıyısındaki stratejik konumu ile eşi benzeri olmayan bir deneyim sunan ödüllü The Warehouse Hotel’i keşfe çıkıyoruz.
Mimarlar otelin dekorasyonunda lokal tasarımcılarla iş birliği yapmış. Örneğin, odalarda kullanılan fincanlar yerel tasarımcıların imzasını taşıyor. Throw’lar içinse yerli bir baskı şirketi ile anlaşmışlar.
Yerel tasarım ofisleri Asylum ve Zarch Collaboratives, Singapur Nehri üzerinde konumlanan bu 19. yüzyıldan kalma eski baharat deposunu, 22 aylık bir restorasyondan sonra 37 odalı butik bir otele dönüştürmüş. Asylum’un kurucusu Chris Lee, Singapur’daki The Warehouse Hotel’in misafirlerine eşi benzeri olmayan otantik bir deneyim yaratacak şekilde tasarlandığını söylüyor: “İnsanlar seyahat ederken konakladıkları otellerin hikâyelerinin yerel olmasını istiyorlar. Bu otelde yaşanan deneyimin belirgin biçimde otantik olmasını istedik. Bu nedenle, eğer bir dünya vatandaşıysanız, Singapur’u ve onun kültürünün bir kısmını yaşamak istiyorsanız, burası sizin için ideal bir yer” diyor.
Nehrin kıyısında üçgen biçiminde damları olan üç binadan oluşan otel geçirdiği büyük dönüşümün ardından, mevcut büyük bir tuğla duvar ve açıkta kalan özgün kafes kirişleri dahil olmak üzere, birçok orijinal endüstriyel özelliğini korumaya devam etmiş: “Burayı devraldığımızda yapı gerçekten harap haldeydi. Yapmak istediğimiz ilk şey, deponun bütünlüğünü korumak oldu, bu nedenle de bir depo olarak tanımlayabileceğiniz şeylerin çoğunu saklamamız önemliydi” diyor Chris Lee. Otelin merkezinde, tavan makasları arasındaki siyah tekerleklerden sarkan sarkıt lamba kümeleri ile hareketlendirilmiş, bar ve dinlenme salonunu da içeren açık plan bir lobi yer alıyor. “Sıra zemin kattaki lobiye geldiğinde boşluğu ve alanı korumak istedik” diyor Lee. Ferahlığın onlar için önemli olduğunu, bu yüzden de kasnaklardan ilham alan aydınlatmaları tasarladıklarını belirtiyor: “Bence bu aydınlatmalar, alanın yükseklik hissine katkıda bulunuyor.”
Duvarlarda ve zeminde kullanılan tuğla ve betonun endüstriyel etkisini yumuşatmak için kahverengi deri ile kaplanmış mobilyalar ve bitkiler kullanılmış. “Bu soğuk ve gri depoyu rahat ve konforlu bir hale getirebilmek için gerçek anlamda sıcak dokularla dengelemek zorundaydık. Binanın eğimli üç çatısı nedeniyle, tüm odalar muhteşem tavanlara sahip ve tavanın inşa edilme şekli nedeniyle de birbirlerinden oldukça farklılar” diye ekliyor Lee. Otelin odaları yerel tasarımcılar tarafından sipariş üzerine üretilen objelerle dekore edilmiş.
Hazırlayan: Emine Gürel