Doğanın bir parçası
Otelimiz Heritance Kandalama’nın fotoğraflarını gördüğümüz anda “görülmesi gerekenler” listemize eklemiştik, otelin mimarisi o kadar benzersiz ki, kalamasak bile mutlaka gidip görmek istiyorduk. Ne kadar şanslıyız ki kalma fırsatımız da oldu. Otelin mimarisi için “doğa ile uyumlu” bile denmez, çünkü adeta doğanın bir parçası olmuş durumda. Asma katlarından sarkan yemyeşil dallar, o dalların ev sahipliği yaptığı gri langurlar, rengârenk kuşlar. Tam önünüzde nefis bir göl, uzakta solda Dambulla girişindeki dev Buddha heykeli, sağda Sigiriya’nın büyüleyici
silüeti. Sigiriya’ya giderseniz mutlaka bu otelde kalmanızı tavsiye ediyoruz. Sigirya’ya gitmek üzere otelden ayrılıyoruz. Havanın aydınlığı o kadar pürüzsüz ki gece ile gündüz arasındaki fark zamansal değil, seyirsel burada. Bir tabela ilişiyor toprak yolda gözüme. “Dikkat fil çıkabilir!” diyor. “Yanına gelebilir” diyor. “Seninle konuşabilir” diyor. “Yol sorarsan, sana yolu gösterebilir.” diyor. İnsan şehirden çıkınca fazla oksijene hemen alışamıyor. Rehberimiz kırklı yaşların ortalarında, esmer, bıyıklı, gömleğinin tüm düğmeleri muntazam ilikli. Altın kaplama Citizen saati
dakik. Her planlama öncesi saatine beş saniye bakmadan konuşmuyor. Saatine bakıyor, “Yetişiriz” diyor. Sanki Almanya’dan memlekete gelmiş akraba havasında bir rehberimiz var. Önce biraz çekiniyorsun, sonra her sene gelsene diyip sarılmak istiyorsun. Sri Lanka’da mesafeler kilometre cinsinden değil saat cinsinden ölçülüyor. Yollar tek şerit ve dar olunca 50 kilometre mesafeyi iki saatte gidiyorsunuz. “Şuradan şuraya ne kadarda gideriz?” diyorum rehberimize, “Ooo, altı saat” diyor. Gölün karşı kısmındayız, “Manzaralı yoldan götürüyorum sizi” diyor rehberimiz,
istikamet Sigiriya.