Litvanyalı mimarlık şirketi YCL Studio’un modern iç mimari tavrıyla şekillenen bu ev, tarihi bir binada yer alan bir apartman dairesinin nasıl güncel bir yaşam alanına dönüştürülebileceğine dair pek çok ipucu barındırıyor.
Strasburg’un sofistike tarihi binalarıyla ünlü Strauss Durkheim Caddesi’nde yer alan 114 metrekarelik bir iç alana sahip bu apartman dairesi karşısına geçip saatlerce izlemekten bıkmayacağınız bir manzara gibi. Tarihi bir alanın içine, onun varlığına saygı duyacak bir şekilde tasarlanan modern yapıların yer aldığı bir kente bakıyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Dekore edilirken işlevsel ve konforlu olması ilk kıstas olarak belirlenen bu evin otantik özellikler barındıran binası ile uyum içerisinde olmasına özellikle dikkat edilmiş. Evin mimarları birkaç dinamiği göz önünde bulundurarak tasarım sürecine başlamış. Önce bir arada kullanacakları farklı renk kombinasyonlarını belirlemişler. Yaşam alanının içinde kullanılacak olan yeni elemanların daha koyu tonlarda ve antika parçaların ise beyaz kalmasına özen göstermişler. Bu başlangıç hamlesi doğal olarak farklı renklerin birlikteliğini doğurmuş. Kulağa karmaşık gibi gelebilir ama pek çok zıtlık içeren tercihten inanılmaz bir düzen elde etmişler. Hem yeni hem de eski bir arada olacağı zaman en azından renklerde bir tutarlık olsun istenir sanmayın. Bu aslında basite kaçan bir tercihtir. Pek çok farklı renk ve stil dengeli bir şekilde bir arada dingin bir yaşam alanı oluşturabilir. Evin mimarları Tomas Umbrasas, Aidas Barzda, Tautvydas Vileikis ve Rokas Kontvainis ağız birliği etmiş gibi aynı şeyi söylüyor bir anda: “Evin orijinalindeki otantik elemanları değiştirmemek için elimizden gelen her şeyi yaptık. Salondan açık antreye ve oradan şöminenin olduğu odaya geçişin dışında ana odalardaki müdahaleleri en aza indirmişler. “Bu karar odaların arasındaki geçiş alanlarını vurgulamak açısından zaruriydi” diye ekliyor mimarlar neden iki odayı birbirine bağlamak için bir geçiş açmak zorunda olduklarını anlatırken. İki odayı bütünleştirip büyük bir salon yaratmak yerine iki salonlu ama bu salonların arasında bir boşluk yaratmak suretiyle mekânın mimarisine müdahalede bulunmuşlar. Evin yeni banyosu büyük lüks bir küvet, oturacak bir köşe ve sıcak bir duş aldıktan sonra sakinleşmek için bir balkona sahip, ışığı olabildiğince kucaklayan gerçek bir odaya dönüştürülmüş. Yemek odasında yer alan üç metre uzunluğundaki heykelsi metal tezgâh evin imzası adeta ve bu yalın haliyle bile evin en karmaşık parçalarından biri. Geri kalan her şeyin ne kadar yalın olduğunu zaten sayfalarımızı çevirdikçe siz de fark edeceksiniz. Evin tasarımını üstelenen YCL ekibi bu ev için, evin genel uzun hatları ile uyum içerisinde birkaç mobilya da tasarlamış. Evin dekorasyonu, bulunduğu mahallenin ruhuna uygun bir şekilde ama herkesin fark edebileceği bir şekilde değil, herkesin hissedebileceği bir şekilde gerçekleştirilmiş. Bu evin iç mimari hamleleri tamamen hissiyat üzerine kurulu. Evin ana odalarında kullanılan ahşap rabıta zeminleri apartmanın merdivenlerinde de görmek mümkün. Giriş bölümünde ve banyo zeminlerinde puantiyeli mozaikler tercih edilmiş. Konumlandığı apartmanın üçüncü katında bir köşe dairesi olan bu eve atılan ilk adım sırf bu mozaikler yüzünden bile inanılmaz bir deneyime dönüşüyor. Bu deneyimin bilincinde olan mimarlar bu alana mobilya olarak bir ayna ve kırmızı bir dresuar dışında hiçbir şey yerleştirmemiş. Bu giriş bölümünde mutfağa, yemek odasına, evin iki salonuna, iki yatak odasına ve banyoya açılan geçitler var. YCL ekibi evin iki salonunu birbirine bağlayan geçiş bölümüne aynalarla kaplı bir yerleştirme yapmış. Bu durum mekânlar arası geçişin bu ev özelinde ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için verilmiş kararlardan biri ve son derece işlevsel de! İki oda birbirinin uzantısı olarak da düşünülebilir. Evin tavanındaki orijinal kartonpiyerlere yine evin orijinalinde yer alan avizeler eşlik ediyor. Strasburg’un en havalı mahallelerinden birinde yer alan bu yaşam alanı az müdahale ile modernize edilen bir mekân olarak son derece ilham verici.