She Mimarlık kurucu ortakları Aslı Erbaş Deren ve Ayşem Boyacıoğlu Matay’ın dostlukları, 1993 yılında Mimar Sinan Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nde okurken başlamış. İkili, güçlü arkadaşlık bağlarını üniversiteden mezun olunca açtıkları tasarım ofislerinde iş ortaklığına dönüştürmüşler.
Ofisleri, İstanbul’un en merkezi semtlerinden biri olan Beşiktaş ile Maçka’yı birbirine bağlayan Akaretler Yokuşu’nda, Valideçeşme’ye yakın bir yerde. Semtin kendine has bir kültürü, köklü bir tarihi, yakın komşuluk bağları, kaotik şehrin göbeğinde sizi sakinliğe ulaştırabilen bir yapısı var. Dört yıl önce ofislerini kurduklarını bu daire daha önce konut olarak kullanılıyormuş. Binanın muhteşem konumunun getirdiği ışık, manzara ve çevre renkler gibi unsurlar, tasarımın meydana getirilmesinde en önemli verileri oluşturuyor. “Tabii o zaman iç bölüntüleri ve fonksiyon yerleşimleri çok farklıydı. Bizim ofisimiz olması için epey bir değişiklik gerekiyordu. Biz de bölme duvarlarla biraz oynayarak, olmasını istediğimiz gibi bir mekâna çevirdik daireyi” diyerek anlatmaya başlıyorlar bol ışık alan, ferah ofislerini. She Mimarlık’ta iki ortak iç mimar ve bir de yüksek mimar çalışıyor: “Üç kişiyiz toplamda. Sayı olarak çok artmak istemediğimizden ve keyifli bir yaratım ortamı oluşturmak için işlerimiz de sayımız da butik!”
120 m2 genişliğindeki dairenin tadilatını yaparken öncelikle duvar bölüntüleriyle biraz oynamışlar. Taşıyıcı sisteme dokunmadan, bölme duvarlarla oynayarak, daha geniş mekânlar elde etmişler. Mutfağı açık mutfak haline getirmişler, banyoyu tamamen değiştirmişler; tüm zemin-duvar malzemeleri bir mimari ofisin yapısına uygun hale getirilmiş. “Amacımız keyifle çalışabileceğimiz, kalıplarla sıkıştırılmamış, huzurlu bir mekânda projelerimizi yaratabilmekti” diyen ortakların zamanlarının çoğu ofislerinde geçiyor. Bu nedenle yaratıcılık gerektiren bir işte huzur hissetmeleri çok önemli onlar için ve bu mekân ihtiyaç duydukları huzuru sağlıyor.
“İç mimarlık, çalışma masası, dolabıyla yetinmesi mümkün olmayan bir iş. Bizi ifade eden bir mekân olması ve içinde kendimizi, fikirlerimizi duyumsayacağımız bir ortamda çalışmak öncelikliydi bizim için. Bazı projelerimizde kullandığımız malzeme ve ürünleri de ofisimize yerleştirdik. Ofisimiz böylece uyguladığımız projelerin bir sentezi gibi oldu” diyor Deren ile Matay. Çalışırken müzik dinlemenin de çok iyi geldiğini söylüyorlar. Biraz da ev rahatlığında bir mekân yarattıklarından ara sıra arkadaşlarına küçük partiler organize ediyorlarmış. Hatta müşteriler bile çoğu zaman iş tempolarının hızı ve gerginliğinden kopabilmek için toplantıları burada yapmayı tercih ediyormuş. Kısacası iki ortak çalışma mekânlarını, yaratılarını gerçekleştirebilmek için rahat olmak üzerine kurmuşlar.
She Mimarlık’ın ortaklarına “Müşteri ofisiyle kendi ofisinizi tasarlamak arasında ne gibi farklar var?” diye soruyorum. “Tabi müşteriye bir proje hazırlamanın ve uygulamasını yapmanın her zaman bir dead-line’ı var” diye anlatıyorlar: “Biz bu ofisi zamana yayarak tamamladık. Dolayısıyla dinamik bir durum da var işin içinde, çünkü yeni projeler yaptıkça ofisimiz de yavaş yavaş değişmekte, mevcutlara yeni öğeler eklenmekte. Zaman herkesi olduğu gibi bizi de törpülüyor, geliştiriyor, büyütüyor. Zamanın trendleri değişiyor, biz de bu değişime ayak uyduruyoruz. İlk zamanlarda müşterilerimizin zevk ve talepleri doğrultusunda projelerimizi oluştururken, artık kendi doğrularımız ve yorumlarımız doğrultusunda müşterilerimizi biz yönlendiriyoruz.”
Hazırlayan Karolin Apik Fotoğraflar Bora Sübakan
[imagebrowser id=952]