New York’un kalbinde, Central Park’a sadece birkaç adım uzaklıkta, modern bir yaşama kavuşan tarihi bir “brownstone”—Upper West Side Triplex tam olarak bu hikâyeyi anlatıyor. Seattle’da yaşayan ve New York’u “evden uzak ev” olarak deneyimlemek isteyen bir ailenin hayali, Barker Architecture Office’in yaratıcılığıyla gerçeğe dönüşüyor. Proje, iki ayrı bölümden oluşan bu evi tek bir çatı altında birleştirirken mahremiyeti korumak ve farklı seviyelerde misafir ağırlamayı kolaylaştırmak gibi zorlu hedefleri de yerine getiriyor.
Evin ilk katları yıllardır ailenin arka bahçeye açılan bölümündeydi. Ön kısımda yer alan üç katlı daire boşa çıktığında, ailenin hem kendileri hem de konukları için mükemmel bir düzen oluşturma hayali canlandı. İki birimin sınırlarını silikleştirmek için, bahçe seviyesinden başlayan açık görüş ekseni yaratıldı. Sokak cephesindeki oturma odası, çalışan bir şömineye ve beyaz meşe rafların çerçevelediği pencere düzenine sahip. Evin arka tarafı ise bahçeye açılan kapı, yan camlar ve küçük bir köprü eklenerek iç mekânla doğal ortam arasında kesintisiz bağlantı sağlıyor.
Evde kullanılan renkler, ailenin ana yurdu olan Pasifik Kuzeybatı’nın tonlarından esinleniyor. Yeşil ve mavi dokular ile derin griler, samimi ve sakin bir atmosfer yaratıyor. Beyaz meşe kaplama ise mutfakta ve diğer sosyal alanlarda sıcak bir zemin sunuyor. Mutfakta kullanılan fantezi sabuntaşı (soapstone) tezgahlar ve fırçalanmış bakır detaylar, klasikle modernin zarif bir buluşmasını yansıtıyor.
Bahçe seviyesindeki ana yaşam alanı, ailenin gündelik ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmiş. Oturma, yemek, mutfak ve bahçe arasındaki ilişki maksimum konfor sunuyor. Üst katta konumlanan ana süit, koyu mavi-grilerle kaplanmış duvarlarını beyaz meşe başlık ve gece lambalarıyla bütünleştirerek dengeyi sağlıyor. Benzer şekilde banyoda da meşe, sabuntaşı ve terrazzo birlikteliğiyle çarpıcı bir kontrast yakalanmış.
Evdeki ikinci aile odası ise alt katta, bahçeye yakın bir seviyede konumlanıyor. Tavanda devam eden teal mavisi duvar ve tavan birleşimi, alanı vurgulayarak ferah bir oturma köşesi oluşturuyor. Aynı katın bir köşesinde konumlanan Japon küveti, gökyüzü manzarasına açılan kapılarıyla şehrin stresinden uzaklaşmak isteyenlere spa tadında bir keyif sunuyor.
En üst katı andıran loft benzeri oturma odasında, sualtı temalı bir duvar kâğıdıyla kaplı oyun alanı, mavi-grinin örtülü panjurları ardında saklanan sürprizli bir dünya sunuyor. Gölgede kalan kısımlarda ise orman ya da deniz esintili duvar kâğıtları, evin karakterini tamamlıyor. Bu yaratıcı vurgular, çocukların ve misafirlerin evdeki her köşeye hayran kalmasını sağlıyor.
Barker Architecture Office, Upper West Side Triplex ile şehir yaşamına özgü zorlukları, yenilikçi çözümler ve zarif malzeme seçimleriyle aşıyor. Hem sokak hem de bahçeyle bütünleşmiş, bölümleri arasında ince bir akış yakalayan bu ev, misafirperverliğin ve aile içi rahatlığın düşünceli bir örneğine dönüşüyor. Şehrin ortasında sakin bir liman arayanlar için, doğanın tonlarıyla zenginleşmiş bu modern brownstone, hem sofistike hem de sıcacık bir yaşama alanı sunmayı başarıyor.
Fotoğraf: Gieves Anderson