İç Mimar Sevil Öztoprak tarafından tasarlanan İstanbloom’daki rezidans dairesi, net çözümlerin ve yalın kurguların şehir manzarasına karıştığı oldukça havalı bir atmosfere sahip.
Hazırlayan: Çiğdem Hasanoğlu
Fotoğraf: Erhan Tarlığ
Zincirlikuyu’da konumlanan İstanbloom, şehrin en stratejik noktalarından birinde yükseliyor. Hava durumuna göre Adalar’dan 3. köprüye kadar geniş bir şehir manzarası sunan yapıda, ofislerin yanı sıra farklı ölçeklerde daireler yer alıyor. 18. kattaki bu daire, 115 metrekarede 2 oda 1 salon olarak planlanmış. Fakat Sevil Öztoprak dairenin iç mekân tasarımını yaparken hâlihazırdaki bir odayı ikiye bölerek daireyi üç odalı bir hale getirmiş. Bu aralar oldukça popüler olan Nişantaşı’ndaki Galvin Ristorante’de de imzası bulunan Öztoprak, Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nde aldığı iç mimarlık eğitimini 2009 yılında tamamladıktan sonra üç yıl boyunca çeşitli ofislerde deneyim kazanmış. 2012 yılından itibaren tek başına mesleğine devam eden iç mimar, genelde kafe, restoran, ofis ve ev projeleri gerçekleştiriyor.
Ziyaret ettiğimiz bu daire Öztoprak’ın en güncel projelerinden biri. “Burası ev sahibiyle gerçekleştirdiğimiz ilk projemiz değil. Bu projenin hemen öncesinde Kabataş’ta bir otelin giriş katında bulunan pizza restoranı ve otel lobisi projesinde de birlikteydik. Orada basit ve akıllıca çözümlerle çok sempatik ve sıcak bir mekân yarattık. Müşteri tarafından da beğenilmiş olacak ki hemen akabinde ev projesinde de birlikte çalıştık. Gelecek dönemlerde birlikte planladığımız projelerimiz olacak” diyor Sevil Öztoprak ev sahibi ile nasıl bir araya geldiğini sorduğumuzda ve bu dairenin proje ve uygulama aşamasında ev sahibinin hiçbir yorumda bulunmadan bütün süreci kendine bıraktığını belirtiyor.
İç mimar, dairenin proje aşamasında tek başına yaşayan birinin tüm ihtiyaçlarını en yalın şekilde karşılayacak, küçük dokunuşlarla özelleşen ve yaşarken hissedilen bir ev yaratma isteğiyle yola çıkmış. Başlangıçta sade ve maskülen bir stil belirlediğini söylüyor Öztoprak: “Renk tercihlerinde de maskülen renklere gittim aslında fakat bazı noktalara yaptığım sıcak dokunuşlarla maskülen stilin soğuk tavrını yumuşatmaya özen gösterdim. Örneğin tüm duvarlar ve mobilyaların gri ile antrasit tonlarında olduğu salonda sıcaklık vermesi için ahşap dokunuşlara yöneldim.” Evin açık mutfağı da içeren salonunun çift cephesi boydan boya cam kaplı. Bu durum manzarayı izlemek adına olumlu olsa da mekânı çözümlemek adına zorluklar içeriyor. Bu zorluğun üstesinden nasıl geldiğini sorduğumuzda, “Camla kaplı olan iki cephenin yanı sıra üçüncü cephede de mutfak yer alıyordu. Kullanabileceğimiz sadece bir duvar, bir de kolon alanı vardı. Elimizde olan tek duvarı ahşabın naifliğinden faydalanarak bir TV cephesine dönüştürdük. Buraya bir de yapay şömine yerleştirdik ki ısı hem görsel hem de his olarak artsın. Kolonu ve şehir manzarasına bakan pencere tavanını ahşapla giydirerek bir çerçeve oluşturduk. Bu sayede aslında son derece mesafeli duran bu bölümü davetkâr bir yaşam alanına dönüştürmüş olduk” yanıtını alıyoruz Sevil Öztoprak’tan.
Dairenin zaten bulunan mutfağına hiç müdahale edilmemiş, Mermer tablalı büyük yemek masası ve sandalyeleri oturma alanı ve mutfak arasında seperatör görevi görmekte. Salonun camlı cephelerinden biri, büyük muz ağaçlarının da yer aldığı terasa açılıyor. Burada bizi evin dost canlısı sakini Aslan karşılıyor. Terasın bir bölümünde nötr tonlardaki oturma grubu, diğer bölümünde ise renkli şezlonglar yer alıyor. Gri ve yeşil tonlarının ağırlıkta olduğu yatak odasının duvarındaki özel uygulama hipnotik bir etkiye sahip. Özel üretim yatağa Sedir Ahşap’ın mekâna özel üretimi komodinler, dolaplar ve ayna eşlik ediyor.
Giyinme odası walk-in closet olarak tasarlanmış.
Terasta Rıdvan Sevim’e ait bir heykel yer alıyor. Önündeki turuncu sandalye Emu marka.
Özel üretim yatak, Sedir Ahşap’tan alınan komodinler eşlik ediyor. Duvardaki boya uygulaması mekâna bütün karakterini veriyor. Aydınlatmalar, Lamp 46 marka.
