Her daim kendine özgü stiliyle dikkat çeken Tuba Ünsal’ın yeni evine konuk oluyoruz. Adeta şehrin içinde yeşilliklerin ardında gizli bir mabedi andıran bu huzurlu yaşam alanı sanat eserleriyle çevrelenmiş.
Güzel ve sıcak bir Pazar günü ekibimizle birlikte Demirciköy’ün yolunu tutuyoruz. Eve yaklaştıkça doğanın tüm sesleri bizi sevinçle karşılıyor. Dev ağaçların arasından süzülüp bahçeye giriyoruz. Tuba Ünsal her zamanki neşeli tavırlarıyla selamlıyor tüm ekibimizi. Gökhan Yalçıner, Ünsal’ın saç ve makyajında son rötuşları yaparken biz de fotoğrafçımız Erhan ile birlikte evi keşfe çıkıyoruz. Ünsal henüz 9 ay önce taşınmış buraya. Daha yeni yeni düzenini oturtmaya başlamış.
Uzun yıllardır şehrin içinde ama bir şekilde şehirden uzak bir hayat hayal ettiğini söyleyen Ünsal; “Bahçeli bir evde, ormanın içinde oturup denize yakın olmak, istediğimde 45 dakikada şehrin merkezine inmek muazzam bir his. Çocuklarım da artık büyüdüğü için her birinin kendine ait yaşam alanının olmasını istedim. Bu evi gördüğümde her şeyi bir arada bulduğumu sevinçle fark edip hızlıca t aşındım,” diye ekliyor.
Ünsal için geçmişte ev, otel gibi kullandığı, çok vakit geçirmediği bir alanmış. Ama şimdilerde durumun tamamen değiştiğini ve evini mabedi olarak gördüğünü ifade ediyor. Günlerce evden çıkmadan vakit geçirebildiğini belirtiyor. Her detayın ona özel, incelikle tasarlandığını söylüyor. Mimar Name Yıldırım’la da tam bu anda yolları kesişmiş. Dünyalarının ve bakış açılarının aynı olması muhteşem bir ahengin kapısını aralamış. Aralarındaki uyum ve enerjinin kusursuz düeti evin her alanına sirayet etmiş. Name Yıldırım kendi yaşam alanıymış gibi özenle tasarlamış evi. Evin genelinde aydınlık modern bir doku ve bu dokunun içinde kimlikli renkli detaylar yer alıyor. Ünsal’ın evde vakit geçirmeyi en çok sevdiği alan hiç kuşkusuz ki evin ağaçlarla çevrili yemyeşil bahçesi. Japonların “orman banyosu” yaptıkları gibi güne ağaçların altında başlamak, onların frekansıyla güne devam etmek onun vazgeçilmezi. Bahçesinde ata tohumlarıyla minik minik ekme biçme işlerine başlayıp ilk sebzelerini yetiştirmiş. Aromatik tıbbi bitki yetiştirmeye de merak saldığını söylüyor; babaannesinin bitkiler ve şifalı otlarla birçok hastalığı tedavi ettiğini ve onun yolundan gitmeyi, kendine yetecek bir eko-sistem yaratmayı istiyor. Bu yeni yaşam alanı onun için her şeyden arınmış huzurlu bir yolun başlangıcı gibi olmuş adeta.
Evin salonuna bilerek televizyon koymamış. Kendi yatak odasında bir projeksiyon yer alıyor. Daha dingin ve sade bir ev düşlediğini söyleyen Tuba Ünsal; “Önceki evimde de çalıştığım Majj Studio’nun kurucuları Seza Avara ve Merve Balki, çok güzel ahşap mobilyalar tasarladı.”
Kalif’in taş dökme bahçe mobilyaları ve saksıları da evin en güzel objeleri oldu,” diyor. Evin pek çok alanına hâkim sanat eserleri hiç kuşkusuz ki bu renkli yaşam alanının stil kodlarını oluşturuyor. Eserler evin tüm ruhuna katkı sağlıyor; sokak kapısında yer alan Yunus Karma kapı süsü, eve geldiğinizde nasıl bir dünyaya adım atacağınızla ilgili ilk ipucunu veriyor. Bahçe bu yaşam alanının başrolü desek yanılmış olmayız. Bahçede çimlerin üzerinde yer alan Moroso bahçe mobilyaları evin tüm çağdaş dokusuna rengârenk bir katkı sunmuş. Oturma bölümünde yer alan Kalif modern beton tasarımlar ise hem farklı hem de stil sahibi bir dokunuş eklemiş.
Ünsal, eğer evdeyse, gününü kimi zaman bahçede çimlerin üzerinde kitap okuyarak, kimi zaman yatak odasından çıkmadan film izleyerek, kimi zaman da mutfakta çocuklarıyla birlikte yaratıcı tarifler deneyerek geçiriyor. Bahçede kendisinin bizim için hazırladığı masayı gördüğümüzde gerçekten de mutfakla arasının iyi olduğunu anlayabiliyoruz.
Uzun uzun yemek yapmayı ve misafir ağırlamayı seviyor ve evini bir anda raclette restoranına çevirebileceğini de ifade ediyor neşeyle: “Yeni bahçemde piknik yapmak çok hoşuma gitti. En sevdiğim şeylerden biri de çocuklarım için sağlıklı yemekler, dondurmalar, içecekler hazırlamak. Hem sağlıklı şeyler deneyip hem onların beğenisini kazanırsam müthiş tatmin oluyorum”.
İnsan ağırlamak; neşesi bol, uzun sofralar kurmak, onun en sevdiği şeylerin başında geliyor. Şu sıralar onu heyecanlandıran bir başka şey de “Mehmed: Fetihler Sultanı” dizisinde canlandırdığı Mara Hatun karakterinin izleyiciden gördüğü ilgi, bu rol onun için çok özel bir deneyim. Önümüzdeki sezon ise “tabii” adlı yayın platformu için çektiği yeni bir dizisi başlıyor. “Bizi Seyreden Bulutlar” adlı dizide Mustafa Kara ve Akın Aksu ile çalışmanın çok güzel bir deneyim olduğunu da ekliyor.
Fotoğraflar Erhan Tarlığ
Styling & Yazı Hande Rakıcı
Styling Asistanı Öykü Terzioğlu
Saç & Makyaj Gökhan Yalçıner
Saç & Makyaj Asistanı Zeynep Naz Akoğlan