Mimar Mine Arslanbek Kotan, Büyükdere’deki aile evinin peyzaj tasarımını yaptığı bahçesinde İzlanda’nın büyüleyici volkanlarından, kraterlerinden, buzullarından ve siyah kumlu plajlarından ilham alarak doğa ile iç içe şık bir sofra kurgusuna imza attı.
Büyükdere’de doğal bitki örtüsü palmiye ve türevlerinden oluşan sıra dışı bir bahçedeyiz. Mimar Mine Arslanbek Kotan’ın yıllar içerisinde yaptığı müdahaleler ve bitkilerin zamanla çoğalıp yayılmasıyla değişen muhteşem peyzajın içerisinde, Marie Claire Maison’a özel hazırlanan kuzey temalı sofrayı inceliyoruz. Mine Arslanbek Kotan, daha önce bu arazide bulunan İtalyan Levanten bir aileye ait köşkün kalıntıları arasında gelişen palmiyelerin her mevsim tohumlar dökerek çoğaldığını söyleyerek bahçeyi anlatmaya başlıyor.
Projenin mevcut üst kottaki bahçeye Boğaz’a bakan meyilli bir araziyi değerlendirerek alt kot ile bir bağ kurulması amacıyla gerçekleştirildiğini söyleyen mimar, projenin en temel ve göz çarpan öğesinin palmiye yapraklarını andıran dönen merdiven olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Kotlar arası bağlantının içinde dönerek farklı perspektifler yaratan merdiven, üst ve alt bahçeye birbirine bağlarken metaforik ve sembolik öğelerden esinlenerek tasarlandı. Birbirine geçen çizgilerin oluşturduğu üçgensel geometrilerin de birbirine geçtiği çevredeki mevcut doğanın ve sonradan dikilen bitkilerin doğal gelişimleriyle yaşanılan bir bahçeye dönüştü.”
Dokulu brüt beton bloklar, yaşanmışlık ve sıcaklık hissi veren eski tren rayı traverslerden oluşan basamaklar ile birbirine bağlanmış. Araziye, mekâna ve kullanıcıya özel projeler yaratmaktan keyif aldığını söyleyen Mimar Mine Arslanbek Kotan, tasarımlarında farklı uygulama tekniklerini sanatsal şekilde yorumlamaya özen gösteriyor. Projeler arasında birebir anlatım olmamakla beraber şiirsel bir bütünlüğü yakalama peşinde olduğunun altını çiziyor. “Simgesel, sembolik veya felsefi fikirlerin soyut yorumlarını işlerimin içinde bulabilirsiniz. Peyzajdan, iç mekân, mobilya ve mücevher tasarımına kadar farklı ölçeklerde birbirinden farklı birçok proje üretmek, tasarımın her kolunda pratik yapabilme imkânı sağladı. İlk dönemlerde tamamen el eskizleriyle ve el işçiliğiyle yaratılabilecek tasarımlar geliştirirken, yarı zamanlı akademik kariyer başlangıcım sonrası son 5 senedir parametrik tasarım ve 3d baskı, CNC kesim, su jeti kesim gibi farklı imalat teknikleriyle bir araya gelebilecek ürünler tasarlamaya başladım. Bugün yarattığım iç mekânlarda farklı dokuları ve renkleri birbiriyle uyumlu bir şekilde bir araya getiriyorum” diyor tasarım ve çalışma felsefesini sorduğumuzda. Ufak bir eskiz ile başlayan bu bahçe projesinin ise uygulama esnasında günlük rutin kontroller arasında inceleme, analiz, çözüm, uygulama değerlendirme, 2014’den beri bakım, geliştirme ve onarım olarak gelişip mevcut bütünlüğüne kavuştuğunu belirtiyor.
Bahçedeki her kotta farklı mekânsal kurgu yapılmış. Anlatımlar renk kodlarına göre dağılıyor ve birbirine bağlanıyor. Mevsimlere göre farklı algılar yaratarak flora-fauna ilişkisini vurgulanıyor. “Burası yazın lavantaların egemen olduğu, kelebek çalılarının çektiği kelebeklerle cıvıl cıvıl yaşayan bir bahçe, En alt kotta kaktüsler ile yer alıyor. Ara geçişlerde kullanılan farklı çimen tipleri doğayla birebir etkileşimi vurgularken güneşi ve rüzgârı görsel olarak deneyimleye imkân sağlıyor” diyor Mine Arslanbek Kotan.
Bizim için kurguladığı kuzey ruhlu sofrayı anlatıyor: “Soframızda doğal tonlarda ve dokuda keten bir örtü ile kontrast oluşturacak siyah keten runner üzerine, bakanı hayran bırakacak Jaune de Chrome marka Limoges porseleni, toprak tonlarındaki tabaklarla bir arada kullanarak ışıltı sağladım. Ateşte pişen farklı minerallerin yarattığı bu etkileyici dokunun bahçede kurulmuş keyifli bir yılbaşı sofrasının en güzel parçalarından denilebilir. Tabak, bardak ve parlak krom çatal-bıçak setinin şıklığı natürel dokuda bir mumluk ve peynir tabağıyla dengeli bir kompozisyon oluşturuyor. Işıltı ve şıklığı gümüş buz kovası, şaraplık, sosluk ve aynı etkiye sahip bazı aksesuarlarla vurguladım.”
Hazırlayan: Çiğdem Hasanoğlu
Fotoğraf: Can Karaca