Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
New Orleans’ta Tulane Üniversitesi’nde mimarlık okudum. Yüksek lisansımı ise Venedik’te yaptım. Hemen arkasından Los Angeles’a taşındım ve bu şehrin mimarisine âşık oldum. Marmol Radziner ve sonrasında da Kelly Wearstler’ın ofisinde çalıştım. 2002’de kendi mimarlık ve tasarım ofisimi açtım ve simdi LA’ in kalbinde büyümekte olan, 10 kişi ile birlikte çalıştığım bir tasarım stüdyosunun sahibiyim. Bunun yanında da bir sanatçıyım. Fotoğraf, çizim ve heykelle de uğraşırım.
Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Gelişip büyüdükçe kendi zevkimi ve çalışmalarımı daha sıcak ve doğal bir modernizm ile ilerletiyorum. Minimal ama çarpıcı tasarımlardan etkilenerek farklı desenler ve dokular yaratıyorum. Japoncadaki Wabi-Sabi yani “mükemmeldeki mükemmelsizlikler” felsefesine derinden inanıyorum. Doğal materyaller kullanarak basit ve küçük odalara bile hayat verip farklılaştırabiliyorum.
Müşterileriniz kimlerden oluşuyor?
Müşterilerimiz genç teknoloji âşıklarından film yapımcılarına, ekonomistlere ve girişimcilere kadar gidiyor.
Genelde ortak noktaları tasarıma duydukları saygı oluyor.
Çalıştığımız insanlar ekstra büyük odaları değil daha küçük
ama daha kaliteli tasarlanmış alanları seviyor.
