Ana SayfaDekorasyonLİZBON’UN YENİ GÖZDESİ

LİZBON’UN YENİ GÖZDESİ

Şehrin merkezi Chiado semtinde konumlanan 87 odalı butik otel Ivens, Lizbon’da eksik olan bir fantezi dünyasını gerçek kılarak başkenti canlandırmaya başladı bile.

Lizbon’un en lüks mahallelerinden birinde bulunan otel, Rua Ivens ve Rua Capelo’nun köşesinde yer alıyor. Şehrin önemli noktalarından olan bu iki sokak, ismini Portekizli kâşifler Roberto Ivens ve Hermenegildo Capelo’dan alıyor. 19. yüzyılda Güney Afrika’ya yaptıkları keşif gezileriyle bilinen ikili, bir defasında 42 gün boyunca ormanda kaybolmuş ve sonrasında çizimler, eskizler, tablolar gibi pek çok evrak ile dönmüş. İki kâşifin meraklı ruhundan ilham alan otel, dünyanın her yerinden gezginleri ağırlamak için tasarlanmış.

19. yüzyıldan kalma bu tarihi bina, 87 odaya ek, nehir manzaralı 150 metrekarelik bir penthouse, şehir merkezine bakan 12 premium oda, 10 adet özel lounge alanlı oda, inanılmaz bir bar ve iki restorandan oluşuyor. Otele girdiğiniz andan itibaren renkli ve şık bir dünyaya adım atıyorsunuz. İlk olarak görsel bir şölenle karşılaşıyorsunuz; inanılmaz zarif ve birçok dokunun kullanıldığı, desenlerin ve renklerin müthiş bir uyumda birleştiği estetik bir dünya sarmalıyor sizi. Mekâna özel olarak tasarlanmış Jo Malone imzalı kokunun yaratığı his, güçlü bir etki bırakıyor. Ruhunuza en güzel şekilde dokunan, sizi mükemmel şekilde ve alaka ile karşılayan genç bir ekip sizinle ilgileniyor. Otel çalışanlarının kıyafetleri de mekânla uyum içerisinde.

The Ivens’in odaları, resepsiyonu, ortak alanlar ve restoran bölümleri farklı tasarımcılar tarafından ele alınmış. Otelde, tezat içindeymiş görünen ancak aslında mükemmel bir uyum sergileyen bir iç mekân tasarımına tanıklık ediyorsunuz. Odalar iç Mimar Cristina Matos tarafından ele alınmış. 30 senelik deneyime sahip Matos’un uluslararası ve lokal birçok otel ve konut projesi var. Matos’a göre, iç mekân tasarımı da sanatın yaptığı gibi, duyguları uyandırmaya, atmosfer yaratmaya, insanların ruh hallerini değiştirmeye ve herkesin bireyselliğini ifade etmesine olanak sağlıyor. Farklı bağlamlara uyarlanmış çeşitli ortamların ve ambiyansların bulunduğu Ivens’in ortak alanlar ve restoranlarda maksimalist bir felsefe hakim olsa da, Cristina Matos tarafından tasarlanan odalarda ziyaretçilerin dinlenmesine yönelik, huzur ve saflığı öne çıkaran bir tasarım uygulanmış. Tasarımcı, duvar kağıdı ve halılarda Afrika ilhamını öne çıkarmak için, fauna ve florayı çağrıştıran bej, beyaz ve yeşil tonlarını seçmiş. Standart odaların banyolarında klasik ve sofistike siyah-beyaz zeminler göze çarpıyor. Süit odalarda ise mermer kullanılmış. Koridorların duvarları petrol mavisine boyanmış ve dönemsel fotoğraflarla düzenlenmiş. Zemin, geometrik motifli uzun bir halıyla kaplı. Mekândaki masalar ve kitap rafları özel olarak seçilen seyahat ve sanat kitapları ve dergilerle süslenmiş. Mekâna özel olarak kurgulanan aydınlatma tasarımı, orijinal görünümünü koruyan büyük pencerelerden odalara sızan doğal ışıkla rekabet ediyor.

Ahşap, mermer ve saman gibi doğal malzemelerin ön planda olduğu dekorasyon, yorulmak bilmeyen kâşifler için bile dinlenmenin kutsal olduğu düşüncesi üzerine kurulu. Otelin sahip olduğu 87 oda, sofistike şıklık ve konforun kombinasyonuyla muhteşem bir şekilde dekore edilmiş. Şehir ve nehir manzaralı tüm odalar Lizbon’un parlak ve özel ışığıyla doluyor. Otelin en çarpıcı kısımları ise, ortak alanları ve restoran bölümleri. Bu mekânlar, Lazaro Rosa-Violan tarafından tasarlanmış. İspanyol mimar ve tasarımcı kendini bir ressam, gezgin ve atmosfer yaratıcısı olarak tanıtıyor: “Deneyim alandan daha büyük ve daha davetkâr olmalıdır,” diyerek yapıya yeni bir boyut katan Lazaro Rosa-Violan, keskin alan kullanımı ile müşterilerin otele dair beklentilerinin çok üstünde bir tasarıma imza atıyor.

Otelin içinden ve dışından girebildiğiniz restoran bölümü kendi içinde üç konseptten oluşuyor. Muhteşem tasarımı ile Rocco Gastrobar, daha çok bir şeyler içmeye ve küçük atıştırmalara olanak sağlıyor. Rezervasyonla fine dining deneyimi sunan Ristorante ve Crudo Bar da bu alanda yer alıyor. Gastrobar’ın genel ambiyansı için Lizbon’un Hotel Costes’u diyebiliriz. Rahat oturma imkânı sağlayan çok görkemli bir bar, mekânın ortasında konumlanıyor.

Pencere kenarlarındaki bitkiler, bardaki içki raflarının arkasında ve tavandaki aynalarla bir olup içeri giren ışığa farklı bir dinamizm katıyor. Crudo Bar ise eşsiz bir tasarım deneyimi sunuyor. Adeta İtalyan basamaklarını andıran bir düzene sahip olan mekândaki her basamağın sağ ve sol tarafında simetrik olarak konumlanan locaya benzer masa düzenleri kurulmuş. Üstte ise 9 kişinin yemek yiyebileceği ve aslında mekânı tamamen çerçeveleyen bir bar var. Duvarlar Fransız ve İtalyan Riviera’sından eski tatil fotoğrafları ile süslenmiş. Yemek bölümündeki son kısım ise fine dining deneyimi sunan beyaz masa örtülü Ristorante. Buradaki İtalyan ilhamı sadece yemeklerde değil kullanılan tüm malzeme ve renklerde görmek mümkün. Ahşap detaylar, hardal, bordo, koyu turuncu duvar ve tavan renkleri, döşeme seçimleri, bordo-taba renklerinde deri kullanımıyla dikkat çeken oturma alanları, farklı çiçek motifli kumaşların kullanıldığı renkli yastıklar, püsküllü sarkıt aydınlatmalar ve masa lambasının alt kısımlarındaki leoplar heykelleri gibi dekoratif unsurlar restoranı çok özel kılıyor.

Mekândaki yemyeşil terrazzo ise İtalyan Dolce Vita’sına övgü niteliğinde. Mekânın son sürprizi ise tuvaletler! Evet, doğru okudunuz, içeri girdiğiniz anda yanlışlıkla çok şık bir gece kulübüne girmiş olduğunuzu zannedebilirsiniz. Kavisli tavanın altında kalan banyoda, çiçek desenli zemin mozaikleri ve duvarlar, İtalyan Calacatta mermerinden yapılmış heybetli lavabo ve loş aydınlatma tercihleri öne çıkıyor. Kabin kapılarının aynadan olması ise alana derinlik katarken illüzyon etkisi de yaratıyor.

Hazırlayan: Sharon Doncourt

Fotoğraf: Francisco Nogueira

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR