Yerel tedarikçilerle çalışmaya ve Türkiye’nin tarihini öğrenmeye başladım. Bir önceki işimi bırakarak bütün enerjimi Les-Ottomans’a adadım. Les-Ottomans’ın stilini nasıl tanımlıyorsunuz? Renkli ve güncel bir stil olarak tanımlıyorum. Etrafım gri ve bej iken renklere inandım. Her şey düz ve sade iken desenleri ve geçmişe ait imajları ortaya koydum. Les-Ottomans benim için bir marka değil, bütün bunların bir araya geldiği bir ruh hâli. Koleksiyonlarınızı oluştururken nelerden ilham alıyorsunuz? İlham kaynaklarım her yerde. İstanbul’un sokakları ya da eski kitaplar veya arkadaşlarımın önerileri… Markam, sevdiğim herkesin gelebileceği ve fikirlerini taşıyabileceği açık bir laboratuvar gibi. Bu yüzden Vito Nesta gibi aynı zamanda dostum olan tasarımcılarla iş birliği yapıyorum. Nesta, Les-Ottomans için muhteşem parçalar yarattı. Yeni koleksiyonunuzda nasıl tasarımlar yer alıyor? Yeni koleksiyonumda Osmanlı saraylarındaki gündelik hayat hakkında okuduklarımdan ilham aldığım modern dokunuşlarla şekillenmiş objeler yer alıyor. Yastıklarla başladım. İkat desenine hala tutku ile bağlıyım ama zamanla anladım ki bir ev tekstili markası değil bir lifestyle markası yaratmak istiyorum. Bu yüzden sofra takımı, halı ve moda aksesuarları koleksiyonları oluşturdum. Ürünleriniz nerelerde, hangi malzemeler kullanılarak ve nasıl bir teknikle üretiliyor? Les-Ottomans ürünleri Türkiye ve İtalya’da tamamen el yapımı olarak üretiliyor. Her şey kreatif bir sürecin sonunda oluştuğu için uzunca bir zaman alıyor. Malzeme olarak ipek, porselen, seramik ve cam öne çıkıyor. Üretim süreci ise tasarımla başlıyor. Tasarımcılarla birlikte hangi malzemeleri kullanacağımıza karar verdikten sonra üretime geçiyoruz. En zor kısmı ise tasarımlarımıza istediğimiz gibi şekil verecek olan zanaatkârları bulmak. Fakat yıllar içerisinde güvendiğim ve zihnimdekilere hayat verecek bir atölye ağı oluşturmayı başardım.