Kendini çok iyi hissettiği bir evde yaşadığını söyleyen İç Mimar Mehmet Yücebaşoğlu, Maçka’daki dairesini yıllar içinde gittikçe sadeleşen ve sakinleşen tasarım anlayışıyla yenilemiş.
Maçka Akaretler Yokuşu’ndaki evinde tam 12 yıldır yaşıyor İç Mimar Mehmet Yücebaşoğlu. “Yaşımız ilerledikçe, tecrübelerimiz arttıkça ihtiyaçlarımız ve zevklerimizde değişiklikler oluyor. Kendi evimde veya yaptığım işlerde hiçbir zaman kalabalık ve yorucu mekânları sevmedim. Gittikçe sadeleştim ve sakinleştim diyebilirim” sözleriyle evinin yenilenme sürecini anlatmaya başlıyor iç mimar.
Evinin yeni dekorasyonunda son derece yalın malzemelerin öne çıktığı, uzun süre içinde sıkılmadan yaşayabileceği mekânlar yaratmış. “Evi aslında monokrom bir ev olarak tasarladım. Evde aynı ton renkleri çok sık görebilirsiniz. Monotonluğu doğru aksesuar ve desenlerle kırdım. Bu sayede evde bir taban oluşturmuş oldum. Sıcak ve soğuk malzemeleri bir arada kullanmayı seven bir tasarımcıyım. Örnek olarak, salondaki halının üzerindeki kendi tasarımım paslanmaz sehpayı verebilirim. Mekânın küçük ya da büyük olması fark etmiyor, elimden geldiğince onları ferah göstermeye çalışırım. Salondaki kirişlerde ahşap kaplamalar kullanarak üç metrelik tavanı daha da yüksek gösterdim, bunda duvar ve ahşap kaplamaların aynı tonda olmasının da etkisi büyük” diyerek anlatıyor tasarım sürecini Yücebaşoğlu.
150 metrekare genişliğindeki dairenin orijinalinde bulunan üç oda birleştirilerek iki odaya dönüştürülmüş. Ana yatak odasının içinde giyinme bölümü, banyo, çamaşır odası, oturma bölümü ve balkon bulunuyor. Diğer oda ise misafir odası olarak düzenlenmiş. Mekânı büyütmek ve ferahlatmak için ebeveyn banyo ve çamaşır odası dışında bütün zeminlerde meşe parke tercih edilmiş. Salon kısmının kiriş bölümlerinde duvarlarla aynı renk ahşap paneller kullanılmış. Salon, yatak odası ve misafir yatak odasında büyük parça halılar kullanarak yine mekânın büyümesi ve daha sıcak olması sağlanmış.
Evdeki tüm kaloriferler ahşap giydirilmiş. “Evin zemininde girişten itibaren hiç bölmeden mutfak ve misafir tuvaleti dâhil olmak üzere açık renk ahşap parke kullandım. Mekân girişlerinde farklı bir malzeme olmadığından ev çok daha geniş göründü. Aynı şekilde evin her yerinde aynı renk duvar rengi kullanmam da evi çok daha ferah ve büyük gösterdi” diyor iç mimar ve ekliyor: “Salonda güzel bir park manzaram ve ışığım var. Burası karanlık bir ev değil, açık kum renginin evin geneline hâkim olduğunu göreceksiniz. Ahşap kullandığım yerlerde dâhi aynı tonu kullandım. Siyah detaylar var evde, bu da açık rengi dengeliyor. Tavandan aydınlatmayı pek sevmem. Tablo ya da heykel gibi eserlerin olduğu yerlerde tavandan aydınlatma kullanıyorum genelde. Aplik ya da yerden aydınlatma kullanırım, bu da daha sıcak bir mekân yaratıyor.” Mehmet Yücebaşoğlu’nun renksiz ama ruhlu bir dekorasyon tarzı var. Renk kullanmayı detaylarda ya da aksesuarlarda tercih ediyor. Bunu tercihini; “Uzun süre mekânı kullanan kişilerin, sıkılmadan yaşayabileceği zamansız mekânlar yaratmayı seviyorum. Dengesini iyi ayarlayarak tasarım ya da dönem vintage mobilya kullanmayı seviyorum” diyerek açıklıyor. İç mimar, evinin konforlu bir mekân olmasını istemiş. Ayrıca yaşadığı mekândan sıkılmamak da onun için önemliymiş.
Sanat eserlerinin enerjisi doğru eser seçimi ve yerleşimiyle etkili olmuş. Bu evde, farklı malzemelerin bir aradaki uyumları önemli bir detayı oluşturmuş. Paslanmaz bir sehpa halı ve ahşap gibi detaylarla birleştirdiğinde ortaya son derece estetik bir görüntü çıkmış.
Hazırlayan: Karolin Apik
Fotoğraf: Fevzi Ondu
