Milano merkezli mimar Patricia Urquiola tarafından tasarlanan Il Sereno oteli, komşu villaların klasik, asırlık mimarisinden ayrı dururken, Como Gölü’ne inen kayalık yamaçlarla kusursuz bir şekilde birleşiyor.
Milano’da yaşayan dünyaca ünlü İspanyol tasarımcı ve mimar Patricia Urquiola imzasını taşıyan Hotel Il Sereno, Como Gölü’nün kıyısında on yıllar sonra inşa edilen ilk yapı olarak da biliniyor. 2016 yılında açılan bu popüler oteli, ünlü tasarımcının bölgeye duyduğu aşka en güzel armağanı olarak tanımlayabiliriz. “Como Gölü’ne dair en sevdiğim şey, 1950’lere geri döndüğünüz hissi. Renklere, gün boyunca değişen ışığa, sudaki yeşil ve mavi yansımaya, dağların ve gökyüzünün keskin çizgilerine bayılıyorum. Milano’da yaşayan ve çalışanlar olarak Como en yakın kaçış noktamız. Güneşli bir günde öğle yemeği için güzel bir mola verebilirsiniz burada. Dışarıda oturmayı ve sadece gölü seyretmeyi ya da suya çıkmak için küçük bir motorlu tekne kullanmayı da seviyorum. Suyun yüzeyine bakmanın o kadar sakinleştirici bir etkisi var ki…” diyor Patricia Urquiola Como’ya dair hislerini anlatırken.
Ünlü mimar Hotel Il Sereno’da tasarımın hemen hemen her alanında söz sahibi olmuş. Otelin mimarisinden yatak odalarının mobilyalarına, personel kıyafetlerinden özel teknelere varan en ince detaylara kadar sürece dâhil olarak projeye verdiği önemi kesinlikle göstermiş. 30 süit odalı otel, 16. yüzyıldan kalma bir palazzo olan Villa Pliniana’yı da işleten lüks otel grubu Sereno Hotels’in de aynı zamanda üçüncü oteli. Mevcut kemerli taş bir kayıkhanenin üzerine inşa edilen Il Sereno, Sereno Hotels’in onlarca yıldır herhangi yeni bir otel inşaatı görmediğinin altını çizdiği Como’nun az sayıdaki modern mülklerinden bir tanesi. “Burası inanılmaz bir tarihe sahip” diyor tasarımcı ve ekliyor: “Gölde yeni bir binayı modern şekilde yapmak kolay değildi. Belediye başkanı ve yetkililerle çok ciddi konuşmalar yapıldı. Süreç oldukça yavaştı.”
Patricia Urquiola, ana merdivenleri başta olmak üzere pek çok muhteşem uygulamaya şahit olduğumuz bu otel projesiyle birlikte, büyük ölçekli mimari işler yapan az sayıda tasarımcının arasına da katılmış oldu. Ceviz ağacı ve bronz kullanılarak tasarlanan merdiven, birbirinden bağımsız şekilde istiflenmiş karelere benzeyen formuyla birinci kattan ikinci kata çıkarken havada süzülüyormuş izlenimi veriyor. Alan boyunca kullanılan diğer malzemeler arasında bakır, geleneksel Venedik terrazzosu ve traverten var. Yatak odaları, lobi ve otel restoranında, pastel pembe ve daha koyu yeşil tonlardaki renk sıçramalarının toprak mobilyalarla bir araya getirildiğini görüyoruz. Otelde, tasarımcının önceki koleksiyonlarında yer alan parçalar ve Flos marka aydınlatmaların yanı sıra mekâna özel olarak tasarlanmış bazı mobilyalar da yer alıyor.
Hazırlayan EMİNE GÜREL