İkonik kurukafa formuna cam malzeme ile form verme süreci nasıldı? Cam ile çalışmanın ne gibi avantajları ve dezavantajları var?
İkonik kurukafa formuna ulaşmamda “Hamlet” oyununda elindeki kurukafayla yaptığı meşhur metafor “olmak ya da olmamak” ve gençliğimizin kült filmlerinden “Indiana Jones the Kingdom of the Crystal skull” referans noktalarımdan birkaçı… Gerçek ölçülerde bütün bir kurukafayı her gün masanızın üzerinde görmek istemeyebilirsiniz. Bu sebeple daha çağdaş bir yaklaşımla “faceted” yüzeylerden oluşmuş, her açıdan ışık alabilen heykelimsi bir tasarım yaklaşımı daha ağır bastı diyebiliriz. Tasarımın ismindeki “face-yüz” etimolojik olarak da ikincil bir anlam taşımakta aslında. Yüzleştirilmiş yüz her gün masanızın üstünde size faniliğinizi hatırlatan bir ayna gibidir de aslında. Etimolojik şeyleri seviyorum ben. Cam sanki bütün malzemelerin anasıymış gibi bir hisse kapılıyorum, sonuçta başlangıcı deniz kumu olan olan bir malzemenin, böyle dönüşüme uğrayarak mükemmel bir saflığa ulaşması mucize gibi. Bu dönüşümde geçirdiği evreler; ateş, ter, emek camı, sanki kutsal, ondan asla ayrılamayacağınız yaşamsal bir hale getiriyor. Benim de tasarımcı dokunuşlarıyla ilk eskiz çiziminden, rafta yerini alma macerasına katkıda bulunma deneyimlerim ayrı bir heyecan. Brief alıp, eskizlerini çıkarıyorsun, “üretilebilir olup olmadığını düşünüyorsunuz. Büyük bir emeğin parçası. Bu anonim bir ürün ve bunun faceted olması biraz ışık oyunlarına imkân veriyor. Üstelik modernleştiriyor. Doğal bir şeyi faceted hale getirmek biraz zor bir iş. Gerçekten üzerinde çok uğraştık. Açıkçası tasarımı faceted hale getirmek epey bir zaman aldı. Filigramlı tasarım yapmak çok zor. Bu bir bilgisayar cambazlığı aslında.
