Pharedesign çatısı altında her biri sanat eseri formundaki tasarımlarıyla dikkat çeken Pharestudio, sınırlı sayıda ürettiği dekorasyon ürünleriyle koleksiyonunu her sezon genişletmeye devam ediyor. Markanın kurucusu İnci Özman ile konuştuk.
Pharestudio, tüm yaşam alanlarına yönelik tasarımlarında geleneksel parçalara, ilham verici ve yenilikçi yorumlar katarak; yepyeni hikâyeler yaratıyor. Bu zanaatkâr eserler günümüz dünyasında unutulmaya yüz tutmuş Türk el sanatlarına, desen ve kumaşlara güncel yorumlar katılarak üretiliyor. Bunların arasında yer alan Anadolu’daki yazmacılık geleneği, Pharesudio’nun yeni koleksiyonuyla yeniden gün yüzüne çıkarak; sarkıt, abajur, duvar lambaları gibi yepyeni aydınlatma formlarıyla yaşam alanlarımıza taşınıyor. Yazma koleksiyonu içerisinde, aydınlatma ürünlerinin yanı sıra ayrıca Anadolu ve Osmanlı motifleriyle süslenmiş yatak örtüleri de özel kumaş ve desenleriyle dikkat çekiyor. Markanın Türk el sanatlarına duyduğu merakın yanında batının 50 ve 60 dönemlerinden ilham alarak yarattığı seriler de koleksiyona belli aralıklarla eklenmeye devam ediyor.
Pharedesign 20 yıldır ünlü aydınlatma markalarının temsilciliğini yapıyor. Hikâyesini anlatır mısınız?
Phare Aydınlatma’yı 1999 yılında kurdum, yani 20. yılımızı kutluyoruz bu yıl. Mudo Concept’in ilk marka müdürlüğünü beş yıl yaptıktan sonra kendi işimi kurmaya karar verdim. O sırada çok ev değiştiriyor ve aydınlatma konusunda çok zorlanıyordum, bu yüzden aydınlatma dükkânı açmaya karar verdim. İlk başlarda ağırlıklı olarak perakende satış yapıyor ve az markayı ithal ediyorduk. İlerleyen zamanlarda daha çok proje yapar olduk ve giderek daha fazla markayı Türkiye’de temsil etmeye, projeler geliştikçe ayrıca kendimiz çizim yapıp üretim de yapmaya başladık. 2005 yılında Eski Galata Köprüsü’nde Dream Design Factory’nin düzenlediği IDW’e katlmaya karar verdik, konu verilmişti; “İstanbul, Su Şehri.” Bu etkinliğe ithal bir ürünle katılmak istemedik ve kendimiz bir tasarım yapıp üretelim istedik. O yıl Galata ismini verdiğimiz Deniz Anası formunda sarkıtlar yaptık, Eski Galata Köprüsü’nün demir konstrüksiyonundan denize doğru astık onları, çok güzel oldular. Böylece Pharestudio kurulmuş oldu.
Pharestudio olarak sınırlı sayıda dekorasyon ürünleri üretiyorsunuz, bunlardan bahseder misiniz?
Pharestudio, kendi bünyemizde bir Tasarım Atölyesi olarak kuruldu ve her yıl yeni bir koleksiyon yaratıyor. Burada etkilendiğimiz çok farklı akımlar olabiliyor ve çok farklı dekorasyon objeleri yaratabiliyoruz yani sadece aydınlatma değil. Temelde zamansız, çağdaş ve karakterli ürünler yaratmaya çalışıyoruz, böyle oluşturduğumuz çok ‘Basic’ bir aydınlatma koleksiyonumuz var. Geleneksel Türk el zanaatlarına ilgi duyuyor, onları modernleştirip, yeni tasarımlar yaratmaktan çok büyük zevk alıyoruz. Bu şekilde ‘Handmade’ adını verdiğimiz tığ işi bir aydınlatma ürünümüz var, mahalledeki ev hanımlarına ördürüyoruz. Sonra bakıra ve bakır işçiliğine çok büyük bir aşkım var. Standart bakır ürünlerinden farklı lambalar, siniden sehpalar, üç askılı tepsiler yaptırıyoruz. Çocukluğumdan beri çok sevdiğim hasır işçiliğini de kendimiz yorumlayarak tabure, bank, sehpa, masa ve koltuk ürettik. Yine küçüklüğümde her evde kullanmaya alışık olduğumuz ahşap tabureleri de daha modern bir yorumla ürettik. Şimdi de Anadolu’da çok kullanılan Yazma kumaşlarını farklı şekillerde kullandık; aydınlatma ürünleri yaptık onlardan, aplikler, sarkıtlar, lambalar. Ama bu da yetmedi, Yazmalar ile yatak örtüleri tasarladık, bu örtüler için mahalledeki yorgancılara Selçuk’lu motifleri işlettik. Biz yeni motifler çalışıyoruz, müşterilerimiz de motifler içinden beğendiklerini seçip istedikleri ölçüde sipariş verebiliyorlar.
Kişiye ya da projeye özel üretimler yapıyor musunuz?
Bütün bu koleksiyonlar dışında, müşterilerin isteklerine ve mekâna uygun olarak çizim ve üretim de yapıyoruz. Kendi ürünlerimizi isteklere ve ihtiyaçlara göre modifiye ediyoruz, örneğin Ivy adlı aydınlatma ürünümüz her mekana göre yeniden ölçülendirilip çiziliyor.
Hazırlayan: Erhan Tarlığ
