Toronto’nun prestijli Forest Hill semtinde yer alan bu yüzyıllık ev, tarihin zarafetini modern sürdürülebilir tasarımla buluşturan özel bir dönüşüm geçirdi. Dewson Architects’in liderliğinde hayata geçirilen proje, tarihi dokuyu koruyarak Batı Kıyısı’ndan ilham alan doğal unsurlarla harmanlanan, zamansız ve çevre dostu bir yaşam alanı sundu.
Forest Hill House’un hikayesi, kariyer fırsatları nedeniyle Toronto’ya taşınan beş kişilik bir ailenin yeni yaşam alanlarını hayal etmesiyle başladı. Tarihi evin karakterini korumak isteyen aile, aynı zamanda doğayla iç içe bir yaşam alanı oluşturmayı hedefliyordu. Ancak bu dönüşüm süreci zorluklarla başladı: Arka bahçenin büyük bir kısmını kapatan eski bir garaj ve sızdıran bir yakıt tankı, projeyi zorlaştıran unsurlar arasındaydı.
Bu noktada devreye giren Dewson Architects, evin tarihine saygı gösterirken, çağdaş ve sürdürülebilir çözümler sunan bir tasarım geliştirdi. Aileyle yapılan ilk görüşmeden sadece yarım saat sonra, baş mimar Bill Dewson arka bahçenin açık bir alana dönüşmesini sağlayacak çözümü çizdi.
Dewson Architects, maliyetli ve karmaşık bir yer altı otoparkı yerine, yan bahçede konumlandırılan bir araba yolu önererek arka bahçeyi daha geniş ve ferah bir hale getirdi. Böylece hem inşaat maliyetleri azaldı hem de bahçenin potansiyeli en iyi şekilde değerlendirildi.
Tarihi dokuyu koruma hedefi doğrultusunda, ana yapının tüm restorasyon süreci titizlikle gerçekleştirildi. Duvarlara ek yalıtım yapılarak ısı kaybı önlendi, üç katmanlı camdan oluşan pencereler takıldı ve binanın enerji verimliliğini artırmak için sızdırmazlık sistemleri güçlendirildi. Bu adımlar, evin estetik ve tarihi değerlerini korurken modern yaşam standartlarına uyumlu hale getirilmesini sağladı.
Evin geleneksel mimarisine uyum sağlayan, ancak modern çizgilere sahip arka ek bina, bölgedeki komşuların da desteğini aldı. Dewson Architects’in, toplumsal dokuya zarar vermeyen ve mahalle estetiğiyle bütünleşen projeleriyle tanınması, bu dönüşümün geniş çapta kabul görmesini sağladı.
Baş mimar Bill Dewson, projeyi şu sözlerle özetledi: “Amacımız, yenilik ve geleneği bir araya getirerek hem geçmişi onurlandıran hem de geleceğe ışık tutan bir yaşam alanı yaratmaktı. Kullandığımız sürdürülebilir çözümler, yalnızca evin işlevselliğini artırmakla kalmadı, gelecek nesillere miras bırakılacak bir yapı oluşturdu.”
İnşaat sırasında karşılaşılan en büyük zorluklardan biri, kazı çalışmaları sırasında keşfedilen sızdıran bir yakıt deposuydu. Bu çevresel risk nedeniyle proje geçici olarak durduruldu, ancak Dewson Architects ekibi hızla müdahale ederek kirlenmiş toprağı temizledi ve yüksek verimli bir ısıtma sistemi ile eski yakıt tankını değiştirdi. Böylece evin karbon ayak izi azaltıldı ve sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda önemli bir adım atıldı.
Tasarımın temelini oluşturan yeşil çatı, geri dönüştürülmüş malzemeler ve geniş cam yüzeyler, evin çevresiyle bütünleşmesini sağladı. Bu sayede evin iç mekânları, doğanın mevsimsel değişimlerini en iyi şekilde yansıtacak şekilde tasarlandı.
Forest Hill House, geçmişin zarafetini korurken modern mimari ve sürdürülebilirlik ilkelerini en iyi şekilde harmanlayan yapılar arasında kendine özel bir yer edinerek, gelecekte benzer dönüşümler için ilham kaynağı olmayı hedefliyor.
Mimari Tasarım: Dewson Architects
İç Mekân Tasarımı: Sarah Richardson Design
Yapı Mühendisi: Revive Engineering
Yapı Bilimi Danışmanı: RDH Building Science
Mekanik Tasarım: RDH Building Science
Aydınlatma Tasarımı: Dark Tools
Ağaçlandırma ve Peyzaj: Ontree
Pencereler: Heroal (by Door Studio)
Fotoğraf: Valerie Wilcox Photography
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>> Pozitif Mimarlık İmzalı Köy Zekeriyaköy Projesi
