Ana SayfaTasarımDisiplinler Arası Tasarım: HOMA

Disiplinler Arası Tasarım: HOMA

Farklı malzemeler, bu malzemelerin her seferinde yarattığı biricik görünüm ve yansımalar… HOMA’nın kurucusu ve tasarımcısı Tuğba Koç ile markasının hikâyesini konuştuk.

Yansımalarındaki amorf görünümü, dinamik, modern bir bakış açısını sanatla harmanlayan Tuğba Koç, Contemporary tasarım konusunda yaratıcı işlere imza atıyor. Bu kendine has, özgür ve sürprizli tasarımlarının ardındaki çalışma sürecini ve anlayışı yakından dinlemek istedik.

HOMA’nın hikâyesi nasıl başladı?

Dünyanın pek çok farklı bölgesinde bulunma ve üretme şansı yakaladım fakat Türkiye, köklerim nedeniyle hep ilham merkezim ve çıkış noktam oldu. 2020’deki İstanbul ziyaretimde, burada keşfettiğim zengin dokular ve zanaat ustalığı, İstanbul’da daha çok zaman geçirme kararımı tetikledi. Günlük hayatım İstanbul’un ritmiyle çevrili. Buradaki zıtlıkların dengesi, uyumsuzluğun içerisindeki uyum ve her gün karşılaşılan yeni hikâyeler, benim için sürekli bir esin kaynağı oldu. Yaratan, keşfeden, gelenekleri modern dünyaya uyarlayan, genç ve yenilikçi bir marka konseptiyle Homa 2021’de böyle doğdu.

Tasarımlarınızın ortak bir bakış açısı var: Disiplinler arası bir sanat anlayışına sahip. Biraz bahseder misiniz?

Dünya gittikçe polarize oluyor; sanat, farklı kültürleri, coğrafyaları ve daha da önemlisi hisleri birleştirmek için her zamankinden daha nadide bir rolde. Yansımanın kendisi çevresinden bağımsız düşünülemez bir kavram. Bu kavramı düşünerek farklı disiplinlerin kesişiminde ortaya koyduğumuz eserlerde sanat ile işlevsellik arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmaya çalışıyoruz. Zanaat teknikleri ile modern tasarım unsurlarını harmanlayarak, özgün bir dil oluşturuyoruz. “Zanaatla şekillenen, yansıma ile derinleşen” bir mottoyla ilerlediğimizi söyleyebilirim. Bu da çıkan işlerimizi kültür ve disiplin üstü bir noktaya taşıyor. Dünyanın farklı bölgelerinde katıldığımız tasarım haftalarında bunun ne kadar ortak bir dil olduğunu daha da yakından hissediyoruz.

Cam ve ayna öncelikli tasarımlarınızda zanaat önemli bir yer tutuyor. Bu kısma yaklaşımınız nasıl?

Şeffaf bir yüzeyin akışkan, yansıtıcı bir varlığa dönüşme süreci çok güçlü ve besleyici bir ilham kaynağı. Biz de sürecin bu kısmında zanaatçı kimliğimize bürünüyoruz. Hem tasarımcı hem zanaatkâr olabilmek, her şeyin başından sonuna elini değdirerek bu serüveni yaşayabilmek bence bizi ayrıştırıyor. Birbirine el vererek öğrenilen bir akış zanaat kültürü. Bir eserin üzerinde hem görünen hem de görünmeyen birçok el izi bulunuyor. Camın kırılgan olduğu kadar dayanıklı, katı olduğu kadar yarı saydam bir malzeme olması, onun potansiyelini zorlayabilmek için önemli bir avantaj sağlıyor. Zanaat yönümüzü cam ve aynalama üzerinden sürdürüyoruz, ama tabii ki bu bir başlangıç; farklı materyaller üzerinde de bunu sürdürebilmeyi umuyoruz. Bu, sonsuz bir yolculuk; keşfedilmeyi bekleyen birçok malzeme mevcut.

Farklı malzeme birlikteliklerini sağlarken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?

Ekibimle birlikte iç ve dış mekân nesneleri üzerine topraktan elde edilen, nefes alan, yaşayan malzemeleri kullanmayı tercih ediyoruz. Bu konuda çeşitlilik ve özgünlük bizim için büyük bir öneme sahip. Süreçte, her malzemeyi kendi karakterini öne çıkaracak şekilde kullanmaya çalışıyoruz.

Yansıma oluşturan favori malzemelerinizin anlamlı bir temele de oturtuyorsunuz. Bu kavramdan bahseder misiniz?

Yansımayı yüzeye taşıma süreci başlı başına bir serüven. Homa’nın yansımalarında, estetik deneyimlerin yanı sıra, izleyici ile kurulan ilişkileri derinleştirme arzusunu taşımasını önemsiyorum. Bu duyguyu yansımayla verebildiğime inanıyorum. Çünkü yansıtıcı yüzeyler hem çevresini hem de içsel düşünceleri bir araya getirerek derin bir deneyim sunuyor.

Hazırlayan: Gökçe Karaman Önemci

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR