Berlin’in en yeşil yaşam alanlarından biri olan Hansaviertel, modern mimarinin önemli örneklerini barındırıyor.
İkinci Dünya savaşı bittiğinde Avrupa’nın birçok kenti harabeye dönüşmüştü. Berlin’in durumu diğer kentlerden biraz daha ağırdı. Kentin en havalı mahallelerinden Tiergarten’daki on binadan dokuzu yerle bir olmuştu. Bir zamanlar Almanya’nın bohem kesiminin ikamet ettiği Hansaviertel, hem mimari hem de kültürel olarak yeryüzünden silinmişti. Savaş sonrasında bu bölge enteresan bir mimari deney alanı olarak kullanıldı. Soğuk savaş dönemi ile birlikte ikiye ayrılan Almanya’da farklı mimari hamleler gerçekleşti. Doğu Almanya, Sovyet mimarisine yönelip Karl-Marx-Allee gibi geniş bulvarlarda devasa binalardan oluşan mahalleler inşa ederken Federal Almanya bu anlayışın tam tersini uygulamaya yöneldi. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra şehrin en merkezi yerlerinden biri haline gelen Tiergarten’dakiHansaviertel, modern mimari örnekleri ile dolu, yeşillikler içerisinde bir semt. İnsanların sosyalleşmelerini kolaylaştıracak bir bölge olması için 1950’lerde inşa edilen Hansaviertel adeta mimarlık dersi veriyor. 1953’de düzenlenen uluslararası bir yarışma ile Walter Gropius, Alvar Aalto, Arne Jacobsen, Egon Eiermann gibi dönemin en ünlü mimarlarının Berlin’e davet edilmesi ile inşa edilen bölgede apartmanlar, tek katlı evler, sosyal buluşma mekanları, eğitim mekanları, sinemalar, tiyatrolar bulunuyor. Hansaviertel 50’lerin mimari anlayışını yansıtan ilham verici yapılarla dolu. Berlin’e yolunuz düşerse mutlaka ziyaret edin!
Wohnhaus, 1956–1959. Mimarı, Luciano Baldessari.