Tina Mücevher’in hikâyesinden ve sizin değerli taşlara olan merakınızdan kısaca bahseder misiniz?
Annem Tina o yıllarda herkesin cesaret edemeyeceği bir yola girmiş, pırlantayı değerli renkli taşlarla bir araya getiren tasarımlar yapmaya başlamıştı. Bu markanın yaratıcısı da odur. Herkes annemin ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken ben; onun işe bakış açısından, yaratıcılığından ve her şeyden önemlisi cesaretinden etkilenmiştim. O dönemde lise çağındaki bir genç kız olarak mücevherin ışıltılı dünyası da beni içine çekiyor, işin en ince detaylarını görerek öğrenmek heyecanlandırıyordu.
Bir mücevheri tasarlarken ilham aldığınız şeyler neler?
Benim için en güzel ilham kaynağı doğa ve insanlar. Bazen doğadan küçük bir ipucu yakalarım bazen de tamamen etkisinde kalırım. Tabii ki bizi uzun yıllardır tercih eden dostlarımızın, yeni tanıştıklarımızın hatta daha hiç tanımadığımız insanların istekleri ve hayalleri de etki altında kaldıklarım arasında doğadan sonra ikinci sırayı alıyor. Aynı tasarımın iki kadında nasıl da bambaşka durduğuna defalarca şahit oldum. Hayal ettiğim o kadını tamamlayan, adeta onun bir parçası gibi olan mücevherler tasarlamak. Ne mücevher ne de taşıyan kişi öne çıkmadan doğal bir uyum yakalamak.