Tasarımın doğasına, üretim ve öğrenim süreçlerine dair deneysel bir kolektif çalışma alanı olarak hayata geçen Karya Akademi, daha güzel bir dünyanın mümkün olabileceği fikri ile yola çıkan disiplinler üstü bir oluşum.
2013 yılında Faruk Malhan tarafından kurulan Tasarım Vakfı, yaratıcılık ve tasarım alanındaki bütün etkinliklerini Karya Tasarım Akademisi altında gerçekleştiriyor. 3-25 Aralık tarihlerinde Tasarım Vakfı’nın İstanbul’daki yerinde izlediğimiz sergi vesilesi ile Faruk Malhan ile bir söyleşi gerçekleştirdik ve Karya Akademi hakkında bilmemiz gereken her şeyi öğrendik.
Karya Akademi hangi felsefe ve amaç ile kuruldu?
Karya Akademi’nin felsefesi, insanın, insanlığın mutluluğunu, iş yapmanın, üretmenin onurunu, daha güzel bir evrenin sürdürülebilirliğini hedeflemektedir. Tasarım stratejisini felsefesinin ilkelerine almış, olumsallğı ve katılımcılığı ilke edinmiştir. Bu hedeflerle, tüm yaratıcı akıllara ve tüm yaratıcı ekonomilere esin verdiği bir topluluğun yönlendiricisi olma fikri üzerine kuruludur.
Vakfın dünyada da benzerleri var? İşleyiş olarak onlarla hangi noktada kesişiyor veya ayrışıyorsunuz?
Genel olarak dünyadaki tasarım vakıfları hakkında çok bilgim yok ama bizim farklı olabileceğimizi düşünüyorum. Çeşitli ülkelerdeki Tasarım Bienalleri”nden, Tasarım Kentleri etkinliklerinden izlediğim tasarımın ürünler, olaylar, sorunlar ile her şeyden önce muadillerimiz gibi tasarımı ve tasarımcıyı teşvik etmek ve desteklemek amacındayız. Yalnız biz, tasarımın; zanaatlar, sanat, mimarlık ve yönetişim disiplinleri ile kurgusal ve deneysel bağlar kurması doğrultusunda faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Biz mal üretimi değil, hizmet ve deneyim üretme ve sunma amacındayız. Bu anlamda Türkiye ve dünyadaki benzerlerimizden ayrışıyoruz.
Vakıf ne gibi çalışmalar yapıyor/yapacak?
Vakıf olarak yaratıcı disiplinleri bütüncül birliktelikleri ile ele almaya, iş birliğine, açık işe, çoğulcu ve ortak akla dayalı tasarımı savunan disiplinler üstü çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yeni dönemde tasarım atölyeleri çalışmalarımızı Karya Akademi altında topladık. Bu çatı altında keçe, deri, seramik, kilim, dokuma, mobilya, fotoğraf, tekstil tasarımı, cam füzyon, moda tasarımı, mimarlık, tasarım düşüncesi, tasarım yönetimi, açık iş, tasarımla yönetim, sosyal, ekonomik, kültürel inovasyon ve dönüşümleri odağına alan atölye çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Yaparak uygulama fikri nasıl doğdu ve bu fikir çerçevesinde ne gibi projelere kapınız açık?
Çalışmalarımız, disiplinler arası değil, disiplinler üstü araştırmacı yönteme odaklanmıştır. Bu bağlamda, atölye çalışmalarımızın temelini oluşturan model, Bauhaus, Weimar ilkelerini esin alan uygulama ve öğrenme süreçlerini içeren öğrenimci-uygulamacı kurgudur. Bu değerler doğrultusunda, evrensellik değeri taşıyan, deneyim ve hizmet süreçlerini coşturan tüm proje ve işbirliklerine açığız. Yaratıcılık süreçlerinin deşilmesinde Anadolu’nun, Ege’nin tarihi coğrafyası akademinin farkındalık, yerlilik alanı olacağı fakat bir o kadar evrensellik taşıyacağı ilkelerinin arasında olacaktır.
Düzenlediğiniz atölyeler sonrasında bir takım sergiler ve çalışmalar da yapıyorsunuz. En son atölyeniz ve serginizin çıkış noktası nedir?
3-25 Aralık tarihleride Tasarım Vakfı İstanbul Merkezi’nde ziyarete açık olan Karya Akademi Tasarım Atölyeleri Sergisi, 2015 yılı içerisinde keçe, kilim, takı, cam, seramik, mimarlık atölye çalışmalarımızdan çıkan ürünleri içeriyordu. Atölye çalışmalarımız, tasarımcıların, düşünürlerin, yönetim gurularının ve akademik dünyanın seçkin hocalarının katılımları ile katma değeri yüksek ürünlerle yönelmiştir. Sergide yer alan keçe, takı, kilim, cam tasarım çalışmaları, tasarım endüstrisine kazandırılacak, günlük hayatımızın bir parçası haline gelecek ve sürdürülebilir bir zemine oturacaktır.