Fernando Pessoa’nun Huzursuzluğun Kitabı’ndaki karakter gibi Azat Yeman da gözünü – fırçasını insanlardan ayıramıyor. Onların farkında olmadıklarını – bilinçsizliklerini fırçasıyla okumaya çalışıp rüyasını izleyiciye aktarıyor. Aslında Yeman ve izleyicinin bilinçaltı, bir çatışma içerisine girerek hissedilen ve duyulanlar her iki tarafı başka yönlere sürüklüyor.
Çünkü gördüğüm şeylerin boyundayım ben,
Kendi boyumda değil.
Görünenden ve bilinenden yola çıkarak görünmeze işaret eden Azat Yeman, görün(ülemeyen)mez “gerçekliği” çölleşen hayatımızda yeşertmeye çalışıyor. Kimliklerimizi kaybedip içine düştüğümüz çukurdan bizi fırçası ile çıkartmaya çalışıp kulağımıza da: “ Ve ben ölü geçmişimin içinden geçerek kendimi yeniden eritiyor, kendi içimde kayboluyor, kendimi dünya işleriyle henüz kirlenmediğim, her gizeme, her geleceğe açık olduğum o uzak gecelerde unutuyorum.” diye fısıldıyor.