São Paulo’nun tropik ormanlarında yükselen Canopy House, doğayla kurduğu zarif dengeyle dikkat çekiyor. Dik yamaçların arasına ustalıkla yerleştirilen yapı, çevresine zarar vermeden, doğaya saygılı bir duruş sergiliyor. Zorlu bir arazi üzerinde konumlanmış olması, tasarım sürecini tam bir mühendislik bulmacasına dönüştürmüş. Erişim noktaları, manzara ve yapılaşma izinleri arasında ince bir denge kurulmuş.
Beyaz prizma formundaki yapı, ince sütunlar üzerine oturtulmuş. Adeta toprağa değmeden havada süzülen bu ev, doğanın dokusunu kesintiye uğratmıyor. Ana giriş, döner bir merdivenle terasa bağlanıyor; buradan yatak odalarına ulaşılıyor. İç mekân bağlantılarının tamamen dışarıda tasarlanmış olması, doğayla baş başa kalınan bir deneyimi beraberinde getiriyor. Yağmur, rüzgâr, ormanın kokuları ve ışığıyla bütünleşmek kaçınılmaz hale geliyor.
Prizmanın üzerinde yer alan yükseltilmiş platform, orman örtüsünün üstüne uzanıyor. Platformun sınırları içinde, cam panellerle çevrili yaşam alanı, iç ve dış mekân arasındaki geçişi neredeyse görünmez kılıyor. Bu tasarım, Atlantik Ormanı’nın kollarında sürekli bir doğa yolculuğu hissi yaratıyor.
Evdeki iç tasarım, baştan sona Brezilya’nın zengin kültürel mirasına adanmış. Çağdaş tasarım unsurları, geleneksel el işçiliği ve özgün sanat eserleri her köşede kendini gösteriyor. Evin karakterini yansıtan cobogó paneller, gün boyunca değişen gölgeleriyle iç mekâna farklı dokular katıyor.
Saman dokusu, Israel Piaçava’nın tasarladığı avizelerde ve yan sehpalarda yer buluyor. Hatta tüm bir duvar, bu doğal malzeme ile kaplanmış. Brezilya kültürünün zengin kumaş dokuları ise kilimler, hamaklar ve Sergio Rodrigues’in Vivi koltukları gibi ikonik parçalarla hayat buluyor. Ahşap detaylar, kayar maşrabiye panellerinden Pedro Petry’nin kahve masasına ve José Bezerra’nın heykeline kadar geniş bir yelpazede kendini gösteriyor. Son dokunuş olarak beton duvarlar, bu doğal senfoniyi tamamlayan güçlü bir final sunuyor.
Canopy House, Brezilya doğasının ve kültürünün bir yansıması. Her detayıyla, modern mimarinin doğayla nasıl bütünleşebileceğine dair ilham veren bir örnek. Ormanın ortasında yükselen bu zarif yapı, sadece bir ev değil, bir yaşam felsefesi.
Mimari: studio mk27
Mimar: Marcio Kogan
Ortak Mimar: Regiane Leão e Marcio Tanaka
İç Tasarım: Diana Radomysler
İç Mekân Ortak Tasarımcısı: Gustavo Ramos
Proje Ekibi: Julia Jobim, Oswaldo Pessano
İletişim Ekibi: Carlos Costa, Nathalia Lima, Tamara Lichtenstein
Fotoğraf: Fernando Guerra