Kafasını camdan çıkarıp tüm gezegeni yalamak isteyen köpeğin heyecanı üzerimizde. Yanımızdan ağaçlar geçiyor, çocuklar el sallıyor, çocuklar ağaçlara sarılıyor. Uçsuz bucaksız otlakların üzerinde büyük lekeler gibi duruyor sığır sürüleri. Peşinde bir Masaili çoban, üstünde masmavi gökyüzü.
Macera Başlıyor
Arusha’dan Serengeti’ye doğru yola çıkmamızın üzerinden beş saat geçti. Ngorongoro Milli Parkı içindeki seyir terasının yanından geçerken mola veriyoruz. Kraterin en üstünden aşağıya doğru inen bulutları izlemek inanılmaz. Aşağıdaki gnu sürüleri az da olsa seçiliyor. Küme küme tüm alana yayılmışlar. Kısa molamızın ardından kırmızı toprak yolda, sislerin içine gömülmüş ormanın derinliklerine doğru ilerliyoruz. Kraterin en yüksek yeri bölgenin de en serin yeri. Aşağılara doğru inmeye başlayınca sıcaklık da eski haline geliyor. Kırmızı toprağın rengi artık sarıya dönüyor, güneş yavaş yavaş başımızın üzerine yerleşirken, her şeyin bir toz bulutundan başladığını hatırlatırcasına cipin lastiklerinden tozlar yükselmeye devam ediyor. Çalıdan yapılmış, küçük köylerin yanından geçiyoruz. Yolda Masailer geçiyor yanımızdan. Yanlarında bazen iki üç hayvan oluyor, bazen de su taşıyan dört beş kişi. Sizi her gördüklerinde durup el sallıyorlar. Transfer aracımızın şöförü John, aynı zamanda rehberimiz. Yolda iki üç defa hediyelik eşya dükkânında duraklıyoruz. Üzeri muz yaprakları kaplı bir çatı, etrafı dallarla çevrili bir dikdörtgen şeklindeki dükkânların içi el boyaması resimler, desenli çanaklar, tahtadan yapılmış el oyması hayvan figürleri, etnik desenli örtülerle dolu. Önceki Kenya seyahatimizden tecrübeliyiz. İlk gördüğümüz anda beğendiğimiz ne varsa almak istiyoruz. Tanzanya’da özellikle yol kenarı alışverişlerinde 1/3 kuralı var. Söylenen fiyatın üçte birini ödeyebileceğinizi söyleyerek kısa bir pazarlık aşamasından sonra alışverişi tamamlıyorsunuz.