New York’un hemen dışında yer alan ve hâlâ birçok tarihi evin ayakta durduğu şık kasabalardan biri olan Pleasantville’e konuk oluyoruz. Arditi Design tarafından gerçekleştirilen proje, 1890’larda inşa edilen yaklaşık 400 m2 büyüklüğünde müstakil bir ev.
Rozit Arditi, Rhode Island School of Design’ın ardından uzun yıllar New York’ta tasarım stüdyolarında çalıştıktan sonra, büyük projelerden tek mekân tasarımlarına kadar geniş bir yelpazede hizmet verdiği Arditi Design firmasını kurmuş. “Çocukluğum, farklı kültürlerin kaynaştığı, benzersiz mimarisinin ve doğasının göz zevkimi şekillendirdiği İstanbul ve Büyükada’da geçti. Renkli sofralarda güzel yemek yemeyi ve canlı, samimi mekânlar yaratmayı seven Sefarad Yahudisi bir ailede büyüdüm. Bizim için tatlar, dokular, renkler, desenler her zaman çok önemliydi. Ailem tekstil işindeydi, dolayısıyla farklı kumaşlara da çocukluktan beri aşinaydım.” Veranda, merdiven, dekoratif cam gibi birçok orijinal detayı özenli bir şekilde muhafaza eden Arditi Design; dekorasyonda 1stDibs üzerinden seçilen Mid-century ve antika mobilyanın yanı sıra, aile yadigârı antikaları da elden geçirerek kullanmış. “Merdiven boşluğu için seçtiğimiz sanat eserleri, tüm aile için çok anlamlı. Bu el yapımı antika haritalar, ev sahiplerinin ve anne-babalarının doğup büyüdüğü kasabaları gösteriyor.”
Evin ana girişi ve yemek odası arasında konumlanan salon, daha sade tonlarda döşenmiş olsa da birçok irili ufaklı deseni bir arada buluşturuyor. TV odasına göre daha resmi bir alan olduğu için mobilya ve renk seçimlerinde nötr ve klasik bir tarz tercih edilmiş. “Ancak dekoratif objeler ve çağdaş sanat eserleri ile bu alanda da evin tamamındaki dengeyi yakalamaya önem verdik.”
Aydınlatmada, daha işlevsel olan mutfak ve banyo haricinde, evin genel tarzıyla uyumlu antika ve vintage ürünlere yer verilirken, merdiven boşluğundaki renkli avize bu alana özel tasarlanmış. Mutfaktaki köşeli yapıyı kırmak için yuvarlak mobilya ve aydınlatma ürünleri tercih eden Arditi, özellikle kahvaltı bölümünde kullandığı halıyı özel olarak tasarlamış. “Mutfak, Amerika’da ‘eat-in kitchen’ dediğimiz yemek odası ve adası olan geniş bir mekân. Mobilya seçimlerimizi bu iki amaca uygun seçtik. Yuvarlak ahşap açılır kapanır masa hem günlük kullanım için hem de geniş aile veya arkadaşlar geldiği zaman hep beraber kahvaltı edebilmek için rahat kullanımlı bir ürün. Klasik çizgisi sayesinde evin mimarisine de uygun. Kullandığımız rustik tarzda sandalyelere minder ekleyerek yumuşak ve rahat bir alan oluşturduk. Bu alan çocuklar tarafından çok sevildiği için yıkanabilir kumaşla kaplı ve yıkanabilen kılıflı minderler kullandık.”
Tarihi bir ev olduğu için evin karakterine sadık kalarak hem antika hem de modern mobilyaları bir arada kullanan Arditi, iki çocuklu aile yaşamını da göz önünde bulundurduğunu söylüyor. Bunun için de deri, sisal, yün gibi doğal malzemelerin yanı sıra sıklıkla ahşap kullanmaya özen göstermiş. “Salon ve mutfak arasında yer alan yemek odası, bu iki mekânın renklerini bir araya getiren geçiş alanı olarak düşünülebilir. Yemek odasını sakin ve huzurlu kılmak için ahşap mobilyaları öne çıkardık. Bunu, açık ve serin tonlar ile mikro desenli duvar kâğıdı kullanarak bütünledik. Böylece, gül ağacı antika masa, muhteşem deseni ile odanın en göz alıcı parçası olarak konumlandı.”
Ebeveyn yatak odası ile yanında bulunan oturma odası beraber tasarlanarak, renk ve ürünler arasında bir uyum sağlanmış. Burası oturma odası olarak kullanılsa da aynı zamanda Mid-century modern tarza sahip olan yazı masası ile bazen bir çalışma odası veya hafta sonu ailenin sabah güne başlamadan önce buluşup beraber vakit geçirdiği bir oda olarak kurgulanmış. Ebeveyn yatak odasında loş ve sakinleştirici bir hava yaratılmak istendiği için daha sıcak ve nötr tonlar ile yumuşak yün bir halı seçilmiş. Katlamalı perdedeki çiçek desenleri ve bankın küçük geometrik şekilleri odadaki düz renk hâkimiyetinin kırılmasını sağlıyor. “Diğer yandan, ebeveyn banyosundaki öncelikli hedefimiz, ışığı ve mekânı maksimumda kullanabilmekti,” diyor Arditi ve ekliyor: “Gereksiz duvarları atarak, küvetle duşu bir araya getirdik. Duş kabininin duvardan duvara uzanan cam kapıları sayesinde banyoda bütünlüklü bir akış ve ferahlık elde ettik. Bu banyo, ebeveyn yatak odasının bir uzantısı olduğu için de ceviz ve ona uyumlu sıcak tonları tercih ettik. Zemindeki mermerde kullanılan mozaik deseni ise, parke görünümü vermesi ve yatak odasından bir geçiş sağlaması için özel olarak tasarlandı.”
“En severek tasarladığım projeler, gelenekselin dışına çıkma cesareti olan müşterilerin evleri oluyor. Ev sahipleri, çocuk banyosunu canlı ve neşeli bir yer olarak tasarlamamı istedi. Böylece bolca renk ve deseni özgürce kullanabildim. Çocuk odalarında ise, her zaman çocuklar büyüdükçe onlarla büyüyebilecek odalar yaratma taraftarıyım. Çocukların içinde büyüdükleri, vakit geçirdikleri ortamların yaratıcılıkları ve hayal güçleri üzerinde büyük etkisi var. Hayvan temalı duvar kâğıdı, geometrik desenli halı, renkli perdeler ve hatta odadaki minik çadırı bile seçerken çocuklara hareketli bir dünya sunmak istedim.”
Hazırlayan: Işıl Karahanoğlu
Fotoğraf: Claire Esparros