Alabama doğumlu mimarın çocukluk anılarında yer eden, Twickenham bölgesinde yer alan tarihi yapılara karşı duyduğu heyecan ve mutluluk hissinin zaman içinde gitgide çoğaldığını anımsayan Booth, erken yaşlardan itibaren mimar olmak istediğinden eminmiş. Mezun olduktan sonra New York’a yerleşmiş ve farklı mimarlık ofislerinde çalışma fırsatı bulmuş. Birbirlerinden ayrışan tasarım stillerine sahip ofisler onun yaratım sürecinde farklı deneyimler olarak yer ederek bugünkü tasarım dilinin oluşmasında önemli etkenler olmuş. 1998 yılında Mimar Bobby McAlpine’nin ortaklık teklifi ile New York macerasını geride bırakarak yeniden köklerine dönüş yapmış. “1o yılı aşkın süredir New York’taydım. Her ne kadar bu şehirde yaşamak en derin hayallerimi süslese de kariyerim konusunda yeni bir atılım yapmam gerekiyordu. Montgomery’ye dönerek bütün olanaklarımı zorladım ama bu deneyim her yolun bir noktaya çıktığını öğretti bana. Ters yönde olanların bile.” Mimar, her evin sahip olduğu bir kimliği, doğası olmasının yanı sıra pragmatik malzeme ve kullanım ihtiyaçları doğrultusunda tasarlanması gerekliliğinin altını çiziyor.
