MİMAR RAY BOOTH’UN SAHİP OLDUĞU GÜNEYLİ DNA’LAR İLE YARATTIĞI MEKANLARIN BAŞROLÜNDE GÜN IŞIĞI YER ALIYOR. NATÜREL TONLARDAKİ EVLERE ZARİF BİR EKLEKTİZİM HAKİM.
Ahşap kirişler, bej tonlardaki halılar ve zarif dönem mobilyaları ile harmanlanmış natürel renkli oturma grupları. Bütün bu tasarım unsurları Ray Booth’un dekorasyon stilinin temelini oluşturuyor. Farklı dönem mobilyalarının dengeli birlikteliği ile ortaya çıkardığı zarif Amerikan duruşu ile mimar, bu dekorasyon önerisine karşı ön yargılı olanları bile baştan çıkarabilecek güçte mekânlara imza atıyor. Mimarlık eğitimi alan ve kariyerine dekorasyon ile devam eden Booth’un mekân tasarımı konusundaki dilini birlikte çalıştıkları Mimar Bobby McAlpine, “Benim mimari projelerim onun iyi gözü ve dokunuşları ile zarif bir hale bürünüyor. İyi görünen sezgisel katmanlarla oluşturduğu çizgiler, hafif renk ve dokularla bir araya gelerek sakin ölçülere sahip bir duruş sergiliyor” sözleriyle anlatıyor. Booth, kendisini fark edecek bilince ulaştığı andan itibaren evin hem metaforik hem de gerçek anlamda duygu yüklü olması gerektiğini biliyormuş. Gündelik
hayatta etrafımızı çevreleyenler ile dünyada sahip olduğumuz alanı belirlediğimizi düşünen mimar, günlük deneyimlerin renk, malzeme, mobilya ve mekânlar vesilesi ile açığa çıkarak bizi fiziksel ve duygusal olarak iyi yönde etkilediğini belirtiyor.