evin enerjisi adeta sokaklara taşıyordu. Bu hisler benim bu projeye adım atmamdaki esas sebepler oldu sanırım” diyerek sözlerine devam ediyor. İlk satın alındığında, orijinal Rum taşları ve sonradan ilave edilen betonarme bir yapıdan oluşan mekân, projelendirildikçe heyecan da hızla artmaya başlamış. Tüm yapı yıkılarak, evin orijinalinde bulunan ve tarihi açıdan değer taşıyan Rum taşlarına benzer doğal taşlar kullanılmış. Mevcut olan alan en elverişli ve eve farklı yaşam alanları katabilecek şekilde tamamlanmış. Toplamda 289 metrekarelik bir alan üzerinde bulunan villanın iki kademeden oluşan giriş katında, açık mutfak, salon ve bir adet misafir banyosu bulunuyor. Alt kat ve üst kat arasındaki galeri boşluğu ise mekâna ekstra bir boyut ve ferahlık katıyor. Aynı zamanda evin, salonun uzantısı olarak düşünebileceğimiz 120 metrekarelik bir terası ve bu terasta yaz günlerinin tadını evinizde çıkarabilmeniz amacıyla bir yüzme havuzu bulunuyor. Üç adet olan ve her birinin kendi banyosu bulunan yatak odalarının ikisi üst katta bir diğeri ise bahçe&teras bölümünde bulunuyor. “Tarih beni çok etkiler. Eski ruhlarını muhafaza edebilen şehirleri
çok seviyorum. Sanırım bu sebepten ötürü Provence ve Toskana mimarisi beni her zaman çok etkilemiştir. Eskiye olan bu bağımı, çelik konstrüksiyon ya da farklı malzemelerle harmanlayarak mekânları modernize ediyoruz. Eski ve yeniyi, sıcak dokular ile soğuk malzemeleri kombin ederek vurucu ve etkileyici detaylar ortaya çıkarmayı seviyorum” diyor Arkas. Örneğin Fransa’da eski bir şatodan çıkan bir tablo ile metal konstrüksiyonu bir arada kullanıyor. Eklektik koltuklar, dökme demirden askılıklar, siyah beyaz karolar ve ahşap sandalyelerle Toskana tarzından ilham alan perde tasarımları, renkli duvar kâğıtları ve meşe dolaplarla Provence’ı yansıtan bu evde zeytin ağacı, meşe, akçaağaç, ladin gibi ağaçlar kullanılmış. Kullanılan tüm malzeme ve eşyaların bir kokusu, ruhu ve karakteri var.