Başarılı oyunculuğuyla herkesin beğenisini topluyor Serkan Altunorak. Annesi ise dekorasyon ve tasarım alanında yeteneğini konuşturuyor. Anne oğulla Fügen Altunorak’ın Teşvikiye’deki mağazası Glam’de buluştuk, hem sohbet ettik, hem de birbirinden güzel ürünleri inceledik.
Teşvikiye’nin ünlü Hüsrev Gerede Caddesi’ndeki mağazaya doğru hızlı adımlarla ilerliyorum. Birkaç dakika geç kalmış olmamın telaşından hışımla açtığım kapının hemen ardında, tüm yüzüne yayılmış sıcacık bir tebessümle karşılıyor beni mekân sahibi Fügen Altunorak. Özür dileme faslına kaptırmışken kendimi, sol yanımdan Serkan Altunorak’ın sesi yükseliyor: “Hiç önemli değil, dert etmeyin lütfen.” Başımı çevirdiğimde anne-oğulun şaşırtıcı benzerliği çarpıyor gözüme, bir an duraksıyorum. Ayaküstü sohbete başladığımız esnada ise etrafı inceliyor ve aynı cümleyi birkaç defa tekrarladığımı fark ediyorum: “Muhteşem bir yer burası!” Çeşitli dekoratif objelerden oluşturulmuş her bir köşede, farklı renk, desen ve dokuların mükemmel ahengi çıkıyor karşıma; kiminde coşkulu, kiminde romantik, kiminde ise kadınsı bir ruh hâline bürünüyorum. Çiçek motifli duvar kâğıtları, pastel tonlarda yatak örtüleri, peçetelikler, klasik ve dömi-klasik mobilyaların hepsi ayrı birer enerji saçıyor etrafına; Türkçe göz kamaştırıcı anlamına gelen glam kelimesinin, mekânı ne denli iyi yansıttığı düşüncesi dolaşıyor zihnimde. Tüm bu gördüklerimin Fügen Altunorak tarafından tasarlandığını öğrenince de yaratıcılığın genetik olduğu fikrine biraz daha yakınlaşmış buluyorum kendimi. Övgülerim yerini sorularıma bırakıyor ve tasarıma olan ilgisinin başlangıcından bugüne kadar geçen süreci anlatmaya koyuluyor Fügen Altunorak: “Ortaokuldan beri vitray, resim, nakış gibi el işiyle alakalı her türlü uğraşa fazlasıyla meraklıydım; çok muntazam dikiş dikerdim. Bu işi 22 senedir yapıyorum. İlk dekorasyon mağazamı 1992’de Ankara’da, ikincisini ise üç yıl sonra İskenderun’da açtım. Serkan burada olduğu için İstanbul’a gelmeyi hep istiyorduk. Eşimi kaybettikten sonra hayatın ne kadar kısa olduğunu anladık ve küçük oğlum Erkan da ABD’den dönünce artık hep bir arada olalım istedik. Sekiz aydır buradayım, Ekim 2013’te de Glam’i hizmete açtık”. Altunorak mağazanın konseptiyle ilgili bilgi vererek sürdürüyor sözlerini: “Nevresim takımından yatak örtüsüne, pikeden yastığa her şeyi atölyemde dikiyoruz. Onun dışında mobilyaları kendi ustalarıma yaptırıyor, eski bir koltuğu yeniden kaplıyor, duvarları duvar kâğıdı kaplatıyorum… Kısacası bir evi baştan aşağı donatıyorum.” Dömi-klasik tarzı benimsediğini, modernle klasiği bir arada kullanmanın hoşuna gittiğini belirten dekoratör, ölçü almadan montajlamaya kadar her aşamanın içinde bulunduğunu ifade ediyor. Sadece bir yastık almaya gelip tüm evini dekore ettirenler olduğunu anlatıyor. Oğlunun bu konudaki yeteneğini de vurgulamadan geçemiyor: “Serkan’ın çok iyi bir gözü vardır. Buranın yapım aşamasında da ondan çok yardım aldım; mesela dış cepheyi o tasarladı. Yatak örtülerinin kumaşlarına karar vermeye çalışırken ısrarla ‘anne bunu dik’ dedi, ben de onu diktim. Fikirlerimiz her zaman benzer, aynı anda aynı şeyleri düşünürüz.” Bu noktada Serkan Altunorak’a dönüyor, annesiyle olan ilişkisini anlatmasını rica ediyorum: “Annem ve babam genç yaşta evlendikleri için hep arkadaş gibi olduk; onlarsız hiçbir karar almadım, onlar da her kararımın arkasında durdular. Her şeyden önce güven ve saygı var aramızda. Babamın kaybı bazı şeyleri görmemizi sağladı, birlikte daha çok vakit geçirmeye başladık. Kariyer ve başarı bir yere kadar, sonrasında evine girip kapını kapadığında yanında sadece ailen ve birkaç dostun var.” Hayallerini gerçeğe dönüştürme yolunda birbirine her zaman destek olan bir anne-oğul var var karşımda; sağlam dostlukları hayranlık uyandırıyor. Derken Fügen Altunorak giriyor lafa: “Serkan sakin ama her kararının arkasında duran bir çocuktu. Her şeyi sorgular, üzerine düşünürdü. Aktivitelere katılır, kurslara giderdi, çok faaldi. Anaokulunda bando takımına girmek istedi, ilkokulun ilk günü tüm okulun önünde ant içti.” Böylesine girişken bir kişiliğin milyonları kendisine alkışlatan başarılı bir oyuncu olup çıkması işten değil diye geçiriyorum içimden… Uzun yıllar yalnız yaşadığı için tüm işini kendi halletmeye alışık olan Serkan Altunorak, artık hayatın keyif alma kısmında olduğunu söylüyor ve annesi ile kardeşini bu noktadaki en önemli değerleri olarak görüyor. Onlarla sadece sohbet etmenin bile kendisinin fazlasıyla mutlu ettiğini söylüyor. Kapalı gişe devam eden Dot Tiyatro bünyesindeki “Dövüş Gecesi” oyunundan bahsederken ise memnuniyeti yüzüne yansıyor, tiyatroya olan aşkı gözlerinden okunuyor. Nasıl bir evde yaşadığını, hangi tarzın hoşuna gittiğini merak ediyorum: “Eve çok önem veriyorum. İçinde az eşya bulundurmayı seviyorum, boş alan olması rahatlığım için gerekli” diye yanıtlıyor. Tam da bu esnada Fügen Altunorak, oğlunun zevkini gözler önüne serecek bir detay veriyor: “Serkan’a bir ev yapmıştık; dışarıdan görenler içinde bir mimarın oturduğunu düşünüyorlardı. Ben kendim nasıl bir evde yaşıyorsam çocuklarımın da öyle evlerde oturmalarını isterim. O da bu merakını benden almış.” Giydirdiği evlerde zarafetinden doğan ince zevkini gözler önüne seren Fügen Altunorak, ileride, içinde erkeklere yönelik tasarımların da yer alacağı bir mağaza daha açacağının müjdesini veriyor. Glam’in büyüleyici atmosferini yaşadıktan sonra bu haber pek heyecan verici geliyor bana, ayaklarımın beni tekrar oraya getireceğini bilerek mağazadan ayrılıyorum.
Hazırlayan: Eda TÜRKMEN Fotoğraf: Burak TEOMAN
[imagebrowser id=1493]