Ana Sayfaİlham VerenlerÖzge Bayraktaroğlu Daunay’nın Mimarlık ve Tasarım Hikayesi

Özge Bayraktaroğlu Daunay’nın Mimarlık ve Tasarım Hikayesi

Ev ve otel projeleriyle Fransa’nın Côte d’Azur bölgesinde tasarımlar yapan Özge Bayraktaroğlu Daunay, uluslararası yarışmalardan ödüller kazanan tecrübeli bir mimar. Türk bakış açısını dünya standartlarındaki eğitimiyle birleştiriyor ve O-B Design markası ile ev, restoran ve otel projelerine sürdürülebilirliği ve insan deneyimini iyileştirici bir yerden dahil etmeyi başarıyor.

Mimarlık serüvenine Türkiye’de başlamış Mimar Özge Bayraktaroğlu Daunay. Ancak, farklı kültürlerin tasarıma etkisini anlamak ve yeni perspektifler kazanmak için başka coğrafyalarda çalışmaya ilgi duymaya başlamış. Böylece yolunu Fransa’ya düşürmüş. Fransa’yı, zengin tarihi ve mimari mirasıyla tasarım anlayışını yeniden şekillendiren bir ilham kaynağı olarak gördüğünü söylüyor. “Burada estetik ve fonksiyonelliğin detaylarda nasıl buluştuğunu gözlemledim. Bu deneyim, mimarlık bakış açımı küresel bir çerçeveye taşırken, disiplinimi derinleştirdi.”

Eğitimini Paris’teki École Spéciale d’Architecture’de tamamladıktan sonra, 10 yıl boyunca tanınmış mimarlarla çalışmış. Bu dönemde uluslararası yarışmalarda ödüller kazanmış ve Eyfel Kulesi’ndeki restoran tasarımından Paris Saint[1]Germain Stadyumu’na, prestijli havalimanlarından otellere kadar birçok önemli projede yer almış. Bu süreç, mimarlığın yalnızca bir disiplin değil, aynı zamanda kimlikleri ve kültürleri aktaran bir araç olduğunu anlamasını sağlamış. Tüm bu deneyimlerin ardından Côte d’Azur’da kurduğu O-B Design; amacı, geçmişten gelen birikimi sürdürülebilirlik ve yenilikle harmanlayarak özgün projeler yaratmak olan bir marka. Ev ve otel projelerine ağırlık veren bir çalışma alanı var. Seçimlerini belirlerken temel kriteri ise tasarımın sunduğu meydan okuma ve yaratıcı potansiyel.

“Ev ve otel projelerine ağırlık vermemin nedeni, bu alanların insan yaşamını doğrudan şekillendirme fırsatı sunması. Evler, kişisel yaşam alanlarının mahremiyetini ve kimliğini yansıtırken oteller, misafir deneyimini ve konforu yeniden tanımlama şansı sunuyor.” Ancak yalnızca bu tipolojilerle sınırlı kalmıyor elbette. Farklı ölçekler ve bağlamlarla çalışmak yaratıcılığını besliyor. Her projeyi teknik ve estetik açıdan yeni bir keşif olarak görüyor. Bu çeşitlilik, yalnızca gelişimi değil, aynı zamanda her projede farklı hikâyeler yaratmayı da mümkün kılıyor.

Farklı projeleri arasında tasarım süreçleri açısından ayrımlar da yapmayı ihmal etmiyor. Örneğin her mekân türü, kendine özgü hikâyeler ve ihtiyaçlar barındırıyor; dolayısıyla tasarım süreçleri de farklılaşıyor: “Ev projelerinde tasarımın merkezine bireyi koyuyorum. Kullanıcının yaşam tarzını, alışkanlıklarını ve beklentilerini anlamak burada öncelikli. Ev, bir bireyin kimliğini en fazla yansıttığı yer olduğu için kişiselleştirmeye ve detaylara özen gösteriyorum. Restoran projelerinde odak noktam, mekânın atmosferi ve deneyim sunma gücü. Aydınlatmadan akustiğe, malzeme seçiminden yerleşime kadar tüm detaylar, misafirlerin geçirdiği zamanı unutulmaz kılmaya yönelik. Otel projelerinde ise konfor ve estetik yaratırken, markanın kimliğini güçlü bir şekilde yansıtmak öncelikli. Otellerde çok yönlülük ve esneklik kritik, çünkü farklı kullanıcıların beklentilerine aynı anda cevap vermek gerekiyor.”

Tasarım çizgisi ise “zamansız mekânlar” yaratmak üzerine kurulu. Projelerinde görsellik kadar işlevselliğe de önem veriyor. Sessiz lüks anlayışını benimseyerek hem estetik hem de konforu birleştirip kullanıcıların fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarına hitap eden mekânlar yaratıyor. Doğal malzemeler, sade formlar ve dengeli renk paletleriyle mekânlara zarif bir sakinlik katmayı ihmal etmiyor.

“Côte d’Azur’un eşsiz doğal güzellikleri, tasarımlarımda büyük bir ilham kaynağı. Bölgenin lüks yaşam tarzını, çağdaş ve sürdürülebilir tasarımlarla birleştirerek, yaşanabilir mekânlar yaratmaya çalışıyorum.” Projelerinde Türk dokunuşlarını modern bir yorumla entegre etmeyi de seviyor bir yandan. “Geleneksel Türk ve Osmanlı estetiğini çağdaş bir tasarım diliyle harmanlamak benim için ayrı bir keyif. Ahşap oyma işçiliği, İznik çinilerinden ilham alan seramik detaylar ve el dokuması halılar, projelerimde kullandığım öğeler arasında.”

Osmanlı sanatının zarif çizgilerini modern yorumlarla harmanlayarak hem mekânlara derinlik katıyor hem de kültürel mirasımızı uluslararası düzeyde yeniden yorumlama fırsatı buluyor böylece. Son yılların gittikçe odak noktası haline gelen sürdürülebilirlik kavramı, projelerinin temel taşlarından biri. Yerel ve doğal malzemeleri tercih ederek hem çevresel etkiyi azaltıyor hem de yerel ekonomilere katkı sağlıyor. “Modüler ve uzun ömürlü mekânlar yaratarak, gelecekteki ihtiyaçlara uyum sağlayan çözümler geliştiriyorum.” Çünkü doğal ışık ve havalandırmayı ön planda tutan tasarımlar, enerji verimliliğini artırıyor.

Hazırlayan: Gökçe Karaman Önemci

SON YAZILAR

BENZER YAZILAR