Moda’da güneşi ve yeşili yakalayan küçük ama işlevsel bir eve konuk oluyoruz. Orijinal taş duvarlar ve parke zeminler korunarak kurgulanan Selkan Erçel Design Studio tasarımı evde, konfor ve özgürlük hissi ön planda.
1960’lı yıllarda inşa edilen bina, Modalı bir ailenin 3 farklı nesline ev sahipliği yaptıktan sonra, 2020 yılında Mimar Selkan Erçel ve dövme sanatçısı eşi Ali Anıl Erçel ile yeni yaşamına başlıyor. Çift, 8-9 ay süren arama süreçlerini, eve adım attıkları anda sonlandırdıklarını anlatıyorlar; “Bizi ilk etkileyen özelliği, salonun baktığı cephenin yeşil bir bant gibi ağaçlarla çevreli olmasıydı. Moda’nın çok işlek bir caddesinde bulunmasına rağmen, sessiz olması da tercih etme sebeplerimizden biriydi.”
2+1 formattaki evde öncelik mutfak planına veriliyor; koridorda yer alan küçük ve karanlık mutfak salona taşınarak açık mutfak olarak tasarlanıyor. Eski planda mutfak olarak kullanılan mekâna ise hazeran kapaklı dolaplarla giyim odası işlevi kazandırılıyor. Böylece, eski planda mutfak olarak kullanılan alana hazeran kapaklı dolaplarla giyim odası işlevi kazandırılıyor. Eve girer girmez, camlardan salona yansıyan sabah güneşi ve yeşilin tonları ile karşılanıyorsunuz. Bu sıcak ve samimi salon, yemek alanı, oturma bölümü, okuma köşesi ve açık mutfak olarak hem uyum içinde, hem de kendi alanlarını da koruyarak tasarlanmış.
“Eşimle kişisel alanlarımıza çok önem veren karakterleriz, ama aynı zamanda yaratıcılık anlamında da birbirimizi besleriz. Yani aslında birlikte zaman geçirmeyi sevdiğimiz kadar, kendi dünyalarımıza çekilmeyi de severiz. O yüzden salon tam anlamıyla bizi tanımlıyor diyebilirim. İkimiz de yemek yapmaktan, misafir ağırlamaktan keyif alıyoruz. Bazen birimiz kulaklıkla yemek hazırlarken, diğeri kitap okur. Salon bize hem sosyalleşmemizi hem de evde sahip olmak istediğimiz özgürlüğü sağlıyor.”
Projeye ilk başlandığında beyaz ağırlık bir tasarım hayal edilirken, sıvaların altından ateş tuğla çıkması keyifli bir sürpriz oluyor. Bu sebeple, renk seçiminde revizelere gidilerek bej ve kiremit tonlarına doğru geçiş yapılıyor. Salondaki mobilya ve aksesuarların da ateş tuğla ile uyumlu olmasına öncelik veriyor. Evin genelinde en çok tercih edilen malzeme ahşap oluyor. Yemek masası için kestane ağacı seçilirken, televizyon sehpasında koyu ceviz kullanıyor. Bunun yanı sıra, mutfak alt dolapları için seçilen açık mavi tonlarında lake kaplamalar, salona yumuşak bir geçiş kazandırıyor.
Mimar Erçel, “Bu dolaplarda evin genel enerjisini değiştiren, dinamik bir ton kullanmak istedim. Evde en zor karar verdiğim renk oldu diyebilirim, 7-8 örnek denedim,” diye anlatıyor. Üst mutfak kapaklarda kullanılan hazeran ise oturma alanına da referans vererek hazeran başlıklı bir abajur ile bütünlük kazanıyor. Giriş ve salonda kullanılan malzeme ve renk seçimlerini yatak odasına da yansıtmak isteyen Erçel, yatak başında kiremit, karşı duvarda ise sakinleştirici bej tonunu tercih ediyor. Binanın strüktüründe rastlanılan eğrisel yapı, hem bu duvarda kullanılan yuvarlak boyama tekniğine hem de giriş ve koridordaki aydınlatmalarda görülen yuvarlak formlara ilham veriyor.
Antikacıdan toplanan eşyalar, yeniden marangoza yaptırılanlar ve anısı olan parçalarla birlikte, evin İskandinav ve bohem tarzın bir karışımı olduğunu söyleyen mimar, “İlhamımı kendi deneyimlerimden ve bana iyi geldiğini bildiğim dokulardan, renklerden aldım,” diye ekliyor. selkanercel.com @selkanercel @selfurnitures
Hazırlayan: Işıl Karahanoğlu
Fotoğraf: Erhan Tarlığ