Fransız ikili Humbert & Poyet imzasını taşıyan Villa Odaya, Côte d’Azur’un lüksü konfor ile harmanlayan stil sahibi gündelik hayatından ilham alıyor.
Cannes ve Lérins Adaları manzarasını kucaklayan Villa Odaya, Güney Fransa’nın dillere destan sahil hayatının ihtişamını yansıtan büyüleyici bir yaşam alanı. Şehrin tepesinde konumlanan beş katlı villanın tasarımını Monakolu Christophe Poyet ve Parisli Emil Humbert gerçekleştirmiş. Fransız şıklığını vintage parçalar ve mekâna özel üretilmiş tasarımlar ile yeniden tanımlayan ikili, Humbert & Poyet adındaki tasarım stüdyoları ile lüks konut projelerinin yanı sıra seçkin otel, restoran, mağaza tasarımları yapmakta.
Tasarım evresinin her noktasında sundukları çözümler ile tanınan ikili bu projeyi teslim aldıklarında yapının beton bir iskeletten ibaret olduğunu belirtiyorlar. “Bu villa için okyanusun ve kırsal alanın manzarasından ilham aldık. Her iki manzara da evin genel estetiğini etkiledi” diyor tasarımcılar. 13.000 m2 lik alana yayılan Villa Odaya’nın tasarımında farklı dönemlerin ve akımların dengeli bir şekilde harmanlandığı kompozisyonlara tanıklık ediyoruz. Klasisizm ile eşleştirilmiş modernist bakış açısı, yer yer Art Deco ve Memphis referansları da içeriyor. “Ev sahibinin ana ikametgâhı Paris olduğundan, bu projede mümkün olduğunca mekânları dışarıya açmaya gayret ettik.
Riviera ruhunu yansıtan bir renk paleti oluşturduk, malzeme seçimlerini de bu doğrultuda yaptık. Ev sahibi bu evin doğa ile iç içe olmasını istedi. Bu yüzden iç ve dış mekân kurguları arasında neredeyse hiç fark yok.” Gerçekten de öyle. Sanatsal dokunuşlar da dâhil olmak üzere bahçe adeta salon gibi kurgulanmış ya da tam tersini, salonda bahçe hissinin olduğunu söylemek mümkün. Formların ve renklerin ferah kompozisyonlarına ev sahipliği yapan ana salonda efsanevi İtalyan tasarımcı Gio Ponti imzalı Venezuela’daki Villa Planchart’tan ilham alınmış. Aparat imzalı Synapse aydınlatma mekânın merkezi olarak belirlenmiş. Humbert & Poyet imzalı Grand Théodore kanepe ve koltuk, Michel Boyer tasarımı vintage lamba ve duvardaki Amélie Maison d’Art’tan alınan Ludovic Philippon eseri ile ana salonun dekorasyonu tamamlanmış. Yüzme havuzlu teras ile genişletilen oturma odasının dış mekân ile arasındaki sınırlar kaldırılmış.
Pierre Jeanneret’nin 1950 yılında ürettiği tekli koltuklar, Andrée ve Michel Hirlet’in seramikleri, Bertrand Créac’h imzalı iki totem heykeli, masanın üzerindeki Victoire d’Harcourt’un bronz Alliance XII heykeli ile bu mekân bir sanat galerisinden farksız. Bu geniş alanın sonunda evin tüm katlarına ulaşımı sağlayan cam merdiven var. Cilalı paslanmaz çelik aynaların arasından geçerek origami gibi açılan renkli duvarların arasından üst katlara törensel bir geçiş yapıyorsunuz. Tül perdeler, kumaşlar, yastıklar ile hareketlendirilen ebeveyn yatak odası vintage bir ruha sahip. Humbert & Poyet imzalı Vasarely kumaşla kaplanmış yatak başlığının arkasında, Cannes şehrinin panoramik manzarasını sunan bir cumbalı pencere var.
Pierre Jeanneret tasarımı Kangourou koltuk ve Clémentine Babb imzalı heykeller grafik etkisi yüksek yastıklar ile paslaşıyor. Villa Odaya’nın mutfağında ve banyolarında mermer, pirinç ve ahşap malzemeler ile harikalar yaratılmış. Bambu ağaçlarına bakan mutfakta zeminden tavana uzanan meşe dolaplar öne çıkıyor. Evin genelindeki mavi tonu, burada ada ünitesine taşınmış. Humbert & Poyet imzalı ahşap dolap, konsol ve aynanın yer aldığı ebeveyn banyosunda daha klasik bir stil tercih edilirken, misafir banyosu adeta villanın yemyeşil bahçesinin bir parçasıymış gibi görünüyor.
Hazırlayan ÇİĞDEM HASANOĞLU
Fotoğraf FRANCIS AMIAND