Sağlıklı yaşam çerçevesinde hayatın her alanına dokunan Homemade Aromaterapi’nin Nişantaşı’ndaki yeni mekânının konsepti, eski eczanelerin büyülü atmosferini yansıtıyor.
Yaklaşık on yıllık tutku, eğitim ve emeğin sonucunda Aslı Bilgin tarafından kurulmuş bir marka Homemade Aromaterapi. Markanın misyonu, 6000 yıllık geçmişe sahip olan aromaterapinin günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bilgilerini koruyabilmek, unutulanları tekrar ortaya çıkarabilmek ve en önemlisi de bu kokuların, uçucu ve baz yağların beynimiz ve vücudumuz üzerindeki paha biçilmez etkilerini anlatmak olarak tanımlanıyor. Günümüz şartlarına uygun olarak herkesin yararlanabileceği şekilde yapılan üretimler ise İstanbul Kuzguncuk’ta dükkân, laboratuvar ve ofis olarak kullanılan adreslerinde gerçekleşiyor. İçerisinde katkı maddesi bulunmayan, elde edilme sürecinde hiçbir kimyasal işlemden geçmemiş soğuk sıkım sabit yağlar, %100 saf uçucu yağlar, hidrolatlar ve doğru zamanda doğru şekilde toplanmış bitkiler kullanarak, porselen havanlarda, elde karıştırılarak üretim yapılıyor.
Markayı yaratma fikri nasıl ortaya çıktı?
Aromaterapi, bundan 15 sene önce kendime iyi gelme yollarından biri olarak hayatıma girdi ve merkezi oldu. Yapı olarak, bir şeye çok inandığım zaman tüm enerjimi, zihnimi, aklımı ona veriyorum. Homemade Aromaterapi de bu inançla, kendime iyi geleni başkalarına da anlatabilme ihtiyacı ile 2012 yılında doğdu.
Üretimleriniz nerede yapılıyor ve ürün gamınızda neler yer alıyor?
Bundan yedi sene önce Homemade Aromaterapi’yi kurmaya karar verdiğimde, hem içinde yaşadığım mahallemi çok sevdiğim hem de bu eski öğretinin ruhunun Kuzguncuk’un eski ruhuna çok uygun olacağını düşündüğüm için ilk dükkânımızı ve laboratuvarımızı buraya kurduk. Ürün gamımızda doğal ve sağlıklı yaşam çerçevesinde hayatın her alanını dokunan 300’den fazla çeşit var.
Hangi kriterlere göre üretim yapıyorsunuz?
Ar-Ge’yi satış odaklı değil, fayda odaklı düşünerek, hayatımızın içerisinde kullandığımız alternatifi az veya olmayan kimyasal içerikli ürünleri aromaterapik olarak nasıl üretebiliriz diye düşünerek yapıyoruz. Ancak, bir ürünün doğal olması, sentetik kimyasal içermemesi, onu masum veya güvenli yapmıyor. Her bir ürün -çoğu ‘Sağlık Bakanlığı Kozmetik Dairesi’ olmak üzere- ilgili bakanlıkların yönetmeliğine uygun şekilde hazırlanıp, başvurularının, testlerinin yapılıp, dosyalarının hazırlanması gibi uzun süreçlerden geçerek satışa hazır hale geliyor.
Yeni mekânın tasarımı hakkında bilgi alabilir miyiz?
Kuzguncuk dükkânımızın masalsı, sihirli atmosferinden sonra Nişantaşı’nda çok eskinin eczanelerinin ruhunu; bitkilerin bahçeden toplanıp, havanlarda dövüldüğü, çıkan özlerin, yağların sıra sıra amber şişelerde dizildiği o büyülü atmosferi vermek istedim. Gözümde, aklımda olanı Mimar Tülay Atabey ile beraberce uyguladık. Sergileme ünitelerinde ve dükkânın tamamında malzeme olarak meşe kullandık. Marangozluk işlerinin tamamı, eski ruhu büyük ustalıkla ve ince işçilikle tek tek işleyen Serhat Nalbantoğlu Atölyesi’nde yapıldı. Dükkânımızın girişinde bizi karşılayan büyük seramik pano Studio Born tarafından tasarlandı, Gorbon tarafından özel olarak üretilip uygulandı. Yerlerdeki altıgen porselen döşeme Rino Seramik’ten seçildi. Üst kattaki ofis ve workshop alanındaki ahşap-cam çekmeceli ünite ve masa Yargıcı Homeworks. Masanın üzerine ayrıca mermer yerleştirdik.
Banko üzerindeki beyaz porselen lambalar ve duvar tabakları, Hande Sönmez tasarımı. Tavan aydınlatmaları ise Lightworks. Eski porselen ekstrakt kavanozları, İstanbul Müzayede. Kasa arkası eski tren kopartman aynası ve aylık workshop programını yazdığımız ayaklı tablo, Dada Kuzguncuk, vitrindeki elle yapılmış varaklı logo ve yazı uygulaması ise Burkan Özkan Klasik Tabela Atölyesi imzasını taşıyor. Seneler içerisinde topladığım havanlar, şamdanlar, gümüşler, porselenler, camlar, kâseler, çok sevdiğim mum söndürücüler mekânın çeşitli yerlerinde görülüyor.