Mimari projeler, ürün tasarımı, dijital sanat gibi alanlarda çalışmalara imza atan Zeynep Arolat’ın disiplinlerarası dünyasından bir kesit sunuyoruz.
Zeynep Arolat, Pratt Institute School of Architecture’daki beş senelik mimarlık eğitiminin ardından kısa bir süre Ennead Architects’te çalışmış. Şu anda Shanghai’da inşaat halinde olan çok büyük ölçekteki bir proje üzerinde yoğunlaşan Arolat, karşısına çıkan farklı fırsatları değerlendirerek kendi projelerini hayata geçiren yaratıcı bir isim. Mimarlıktan mobilya tasarımına, sanattan dijital yerleştirmelere, pek çok alanda ismine rastladığımız Zeynep Arolat ile yakın zamanda tanıtımını yaptığı ürün koleksiyonu ZarolatObjects başta olmak üzere bazı projeleri hakkında konuştuk. Arolat’ın adını ileride daha çok duyacağız.
Kariyerinizin bu aşamasında mimarlık alanında neredesiniz?
Okulumuzda sunulan kreatif özgürlük bize kesinlikle iyi tasarımcılar olmayı öğretti. Fakat her türlü ütopik projenin var olabildiği bu ortamdan çıktıktan sonra, mimarlık sektöründeki gerçek hayat koşullarının pek de benzer olmadığı anlaşılıyor. Bununla beraber bugün jenerasyon olarak geldiğimiz noktada, ben ve yaşıtlarım kurumsal ofislerde çalışmanın yanı sıra mimarinin tek bir yolla değil, birden fazla boyutta, formda ve ölçekte işlenebileceğini savunuyoruz sanırım.
Güncel projelerinizden bahseder misiniz? Yakın zamanda LAGOM ve Lion’s Milk gibi iç mimari projeler yaptınız. Süreç nasıl işledi?
LAGOM, ofisteki işimi bırakmamla beraber bir arkadaşım aracılığı ile bana gelen ve uygulaması gerçekleşen ilk tasarımım oldu. 2018’in ilk aylarında Türkiye’de kalıp işin ilk tasarım sürecini tamamladıktan sonra, yazın geri geldiğimde kendimi içinde bulduğum uygulama süreci bana kariyerimin başında edinebileceğim en büyük tecrübelerden birini sundu kesinlikle. Dalaman Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nin inşaatı ile eş zamanda uygulaması yapılan Café/Bar için sahadaki tüm ustalarla her an beraber çalıştım. Lion’s Milk’de aynı şekilde Brooklyn’deki ilk projem olup, mevcut bir Coffee Shop dönüştürme projesi olarak ortaya çıktı. Bu iki proje dışında, sene başında Milas-Bodrum Havalimanı’nda tasarladığım “Karma” adlı butiğin uygulama sürecini uzaktan takip ettim. Aynı zamanda geçtiğimiz birkaç aydır üzerinde çalıştığım ve New York’taki ikinci işim olan yeni bir iç mekân da bu ay Manhattan’daki Columbus Circle’da açılıyor.
ZarolatObjects’i yaratma fikri nasıl oluştu?
LAGOM ile beraber iç mekân tasarlamaya başladığımdan beri, başarılı olarak gördüğüm mekânları incelerken her bir parçanın ayrı bir estetiği olduğunu gördüm. Böylece ölçek giderek küçüldü ve ben gün boyunca tek bir sandalyeyi inceler oldum. İç mekânda kullanılan her parça, mekânın genel atmosferini oluşturduğu için hangi masa ile sandalyenin bir araya geldiği çok önemli. Ben de sene başında İstanbul’da olduğum bir sürede, okuldan sonraki üretme isteği ve enerjisiyle uzun zamandır karaladığım tasarımlardan 3 tanesini hayata geçirmeye karar verdim.
ZarolatObjects koleksiyonunda şimdilik iki sandalye ve bir masa yer alıyor. Henry masa, Luna ve Carmen sandalye sipariş üzerine üretiliyor.
Koleksiyonda yer alan ürünlerden bahseder misiniz?
ZarolatObjects, yüksek kalitedeki malzemeler ve tasarım detaylarıyla görsel bir tatmin yaratırken, aynı zamanda kullanım şekli ile fark yaratmayı amaçlıyor. İlk aşamada ZarolatObjects, farklı ailelerden gelen iki sandalye ve bir masa olmak üzere yalnızca üç objeden oluşuyor. Bu objeler İstanbul’daki bir atölyede en iyi ustalar tarafından üretiliyor. Uzun süredir bu objeleri İstanbul’da üretip New York’ta satmanın en doğru sistemini oturtmaya çalışıyorum.
Öte yandan dijital enstalasyon çalışmalarınız da var ve bunlar kolektif işler. Örneğin, ROTE’un çıkış noktası nedir?
ROTE, (Tekerrür) “sosyal farkındalığı artırmak adına devamlı çalışan bir deney/makina” olarak tasarlandı. Aslında tamamen mimarlık eğitimimin en başında bize aktarılmaya çalışılan mekânsal algı fikri üzerinden gelişti. Herhangi bir fiziksel mekânın, her zaman insan vücudu ile ilişki içinde olduğu, insan olmadan mekanın da var olmadığı ve mekanı ancak içinde bulunduğumuz proporsiyon ve ölçek ile algılayabildiğimiz fikrinden yola çıktı. Çok yetenekli dijital sanatçı arkadaşım Sali Ferad ile ortaklaşmamız sonucunda, kendini devamlı yenileyen dijital bir algoritma sayesinde ROTE, aynı zamanda günümüz sosyal problemlerini sorgulayan ve devamlı çalışan bir makinaya dönüştü. Miami’den sonra ikincisi Pilevneli Galeri’de sergilenen proje, bu sefer yine canlı bir şekilde galeriye giren çıkan insanlardan aldığı verilerle mekânın girişini aktive etti. Yerine göre her zaman adapte edilebilen ROTE, bu sefer aynı algoritma sayesinde, mekân yoğunluğuna göre tetiklenen Türkiye istatistiklerine ağırlık verdi. Bundan sonra da uyarlanılabilir özelliği ile ROTE’u olabildiğince farklı yerlerde hayata geçirmeyi amaçlıyoruz.
Hazırlayan : ÇİĞDEM HASANOĞLU