Geleneksel Kaliforniya stilini sihirli dokunuşlar ve canlılıkla destekleyerek ortaya müthiş bir tasarım çıkaran ünlü mimar Martyn Lawrence Bullard imzalı Santa Barbara’daki Hotel Californian’ı keşfe çıkıyoruz.
Güney Fransa’nın Akdeniz kıyısındaki Côte d’Azur bölgesine benzediği için, ‘Amerikan Riverası’ olarak da adlandırılan Santa Barbara, Los Angeles’ın kuzeybatısında yer alıyor. Gayri resmi lakabının hakkını veren tarihi, deniz kıyısı manzaraları, lezzetli yemekleri ve sıcak Kaliforniya havası ile burası aynı zamanda stil ve ruhla da dolu bir şehir. Yakın zamanda yenilenen bölgedeki favori otelimiz Hotel Californian bunun en iyi örneklerinden bir tanesi.
Ünlülerin tasarımcısı olarak bilinen Martyn Lawrence Bullard, 1925 yapımı Hotel Californian’ın yeniden yapılma aşamasında, otelin iç mimarisini ve 121 odasını ikonik ve bir o kadar da öngörülemez stiliyle doldurması için ekibe dâhil edilmiş. Bullard, mimari miras ve görüntülerle dolu bu şehre taze ve heyecan verici yeni bir hava katmak istemiş. Ünlü tasarımcı bu amaçla otelin iç mimarisini gerçekleştirirken kentin mimarisinden yola çıkmış ve ardından da Fas ile Mağribi tasarımları ve Art Deco mobilyalarıyla ezberleri bozmuş. Ortaya çıkan sonuca baktığımızda kadife dokularla çevrili büyüleyici bir şaheserle karşılaşıyoruz. Elton John, Cher, Kylie Jenner ve Kardashian’lar için evler tasarlayan Bullard, “Bölgede ya da deniz kenarı tatil yerlerinde sıklıkla görülen geleneksel paletinin dışına çıkmak, unutulmaz bir deneyim ve ambiyans yaratmak istedim” diyor otelin tasarımını anlatırken. Bu nedenle bölgedeki Hint kamışı parçaları, deniz mavisi sanat eserleri ve beyaz keten kumaşlarla dolu plaj otellerinden farklılaşmak için Hotel Californian’da grafik duvar kâğıtları, altın yılan aplikleri ve zümrüt yeşili kulüp sandalyeler kullanmayı tercih etmiş.
Mimar, otelin iç mekân tasarımını yaparken ilhamını; dönem binalarını mekâna özel tasarladığı modern mobilyalarla dekore eden İtalyan mimar Gio Ponti’nin 1950’lerdeki muhteşem otellerinden alan Bullard, tıpkı Ponti’nin tasarımlarında olduğu gibi Fas menşeli aksesuarları, Portekiz antikaları ve mid century modern döneme ait mobilyalarla bir araya getirmiş. “İlk başta garip görünen denge, otelin mimari tarzı ve çevresindeki tarihi alan arasında köprü kuruyor” diyor Bullard ve ekliyor: “Çeşitlilik, duyguları harekete geçirir ve hafızanıza ekler. İyi bir otelde geçirilen iyi bir tatilin yapması gerektiği gibi…” Otelin 121 adet misafir odasında monokrom bazlı, mücevher tonların ön planda olduğu ve deri kakmalı dört ayrı tasarım göze çarpıyor.
Odaların spa olarak tasarlanmış banyolarında Fas stiline referans veren özel üretim çini deseni ile karşılaşıyoruz. “Her odaya farklı bir kişilik katan çini işçiliği tam da görmek istediğim hileyi yapıyor. Hangisini daha çok beğeneceğinizi görmek için arkadaşınızın veya komşunuzun odasını görmek isteyeceksiniz. Müşterilerin geç dönüşünü teşvik etmek için merak duygusunu uyandırmak gibisi yok” diyor mimar ve otele özel olarak üretilen sanat parçaları için Los Angeles’daki Voila ile çalıştığını söylüyor. Öne çıkan stil sahibi tavan döşemelerinden dramatik siyah ve kırmızı kokteyl bara kadar, otelin stilindeki değişim çevresine gerçekten çok yakışmış. Klasiğin modernle buluştuğu otelin imza restoranı Blackbird’ün yaratıcı kokteyllerinin ve yerel şaraplarının tadına bakmanızı, yerel ürünler kullanılarak hazırlanan Akdeniz etkisindeki mevsim lezzetlerinin keyfini çıkarmanızı kesinlikle öneririm. Otelin al fresco oturma alanlı gurme kafesi Goat Tree Dining Room da kesinlikle görülmeye değer bir dekorasyona sahip. Türk esintili lüks Majorelle Spa’sının özgün bakımlarından olan ve Neroli yağının rahatlatıcı etkilerini hissedeceğiniz Santa Barbara Entrada Neroli masajını denemenizi de mutlaka tavsiye ederim.
Hazırlayan : EMİNE GÜREL
Fotoğraf : @THE HOTEL CALIFORNIAN