Ödüllü mimar Melike Altınışık’ın desenleri, tasarıma yenilikçi bir bakış açısı getiren Mimmel markasında hayat buluyor.
Melike Altınışık Architects – MAA’nın kurucusu Melike Altınışık tarafından 2015 yılında kurulan ve Melih Altınışık’ın eş direktörlüğünde faaliyet gösteren Mimmel, desen üzerinden ilerleyen, üç boyutlu düşünen, geometri seven, doğadan ilham alan ve doğanın matematiğinden beslenen ‘bir birimin tekrarı’ anlayışıyla ilerleyen bir marka. Ürün ve koleksiyon anlayışı ise oldukça esnek. Mimmel koleksiyonları ortaya çıkan desenin senesine ve uygulandığı ürün koleksiyonuna göre değişebiliyor. Desenler özgün bir mum, defter, masa ya da bir tekstil ürününde hayat bulabiliyor. Güneşli bir İstanbul gününde Mimmel ekibiyle bir araya gelmek üzere MAA ofisinin de yer aldığı Elmadağ’daki tarihi Belvü Apartmanı’na gittik.
Mimmel’in hikâyesi ve konsepti nedir?
Melike Altınışık: MAA’nın da Mimmel’in de felsefesine göre tasarım aslında ölçeksizdir ve tüm disiplinlerin üstünde bir ölçektir. Aynı zamanda, farklı okumalara açık olmalı, içinde farklı kodlar taşımalı. Bu da ancak birçok disiplinin birbirleriyle uyum içinde tamamlanmasıyla ortaya çıkabilir. Esas olan, tasarımın birey, toplum ve doğayla kurduğu, kurması gereken ilişki. Tasarımda her şey birbirine dönüşebilir. Tasarımlarımızda doğadan öğrenerek işin özünde sistemleri, organizasyonel matematiği ve analitik ilişkiler bütününü anlayarak yenilikçi üretimler yapıyoruz. Tasarımdan ürüne bilginin aktarılmasında dijital fabrikasyon yöntemleri ilk olarak sürece dâhil oluyor. Bu anlayışla yola çıkınca mimarlıkla paralel olarak hangi ölçekte ne tasarladığınızın, küçük obje, dekoratif ürün ya da mobilya olmasının pek bir önemi kalmıyor.
Büyük projeler gerçekleştiren ödüllü bir mimar olarak Mimmel sizin için ne ifade ediyor?
M. Altınışık: Sadece mimari tasarımlar esnasında değil, günlük hayatta düşünürken, üretirken, çalışırken, toplantı yaparken, hatta dinlenirken elim kendiliğinden birbirini tekrar eden, geometrik anlayıştaki sonsuzluğu çağrıştıran çizimler yapmaya gitti hep. Bu çizimler zamanla farklı tasarım ürünleri yaratmamıza ilham oldu ve mimari çizgi ile tasarım dilinin sonsuzluğunu kullanan Mimmel markası böyle çıktı. Bu yüzden, Mimmel’in rahatlıkla kişiliğimin, mimari anlayışımın, çizimle kurduğum ilişkinin bir uzantısı olduğunu söyleyebilirim.
Şimdilik üç farklı koleksiyonunuz var. Bir de Limited Edition ürünlere imza atıyorsunuz. Fular ve defter tasarlamaya nasıl karar verdiniz?
M. Altınışık: Defter ve kalem, kendimizi “canlı” hissetmemiz için ihtiyacımız olan tek ikili. Boş beyaz sayfalarla kaplı bir defterin büyülü ve gizemli bir yanı vardır. Sonsuz bir potansiyeli ve özgürlüğü temsil eder. Yazıya, çizime, eskize ve not tutmaya olan tutkumu hesaba katınca ilk koleksiyonlardan birinin defterler üzerine kurulu olması pek sürpriz olmadı. Her defter, farklı bir hikâyeye ve kapağında MAA’nın mimarı yaklaşımının bir ürünü olan fütüristik bir desen çalışmasına sahip. Fular ve cep mendili koleksiyonunun tasarım hikâyesindeyse fütüristik çizgiler, soyut fikirler ve duyarlı yapılardan oluşan bir mimari yaklaşım var.
Limited Edition serinizde Spira masa yer alıyor. Bu masanın tasarım ve üretim süreçleri nasıl gerçekleşti?
M. Altınışık: Spira, tasarıma yenilikçi bir yaklaşımla geliştirilmiş bir ürün. İşleviyle aynı dili konuşan, akıcı ritme sahip tasarımı, strüktürü mekânlaştırırarak sürekli, akışkan ve dört boyutlu bir forma dönüştürüp farklı kullanıcılara aynı mekânda farklı deneyimler sunmayı hedefliyor. Kendisini oluşturan çoklu çizgisel elemanlarla bunları destekleyen iki eğrisel elips arasında zarif bir dünya yaratıyor. Tasarım her bir elipsin iki noktadan, üzerindeki cam tablanın yükünü taşımak ve diğer iki noktaya aktarmak üzere şekillendirildi.
3 boyutlu yazılım programlarıyla gerçekleştirilmiş. 3D printer’lar aracılığıyla ters kalıbı oluşturulduktan sonra Urban Atölye tarafından, tasarım kodunda yer alan beton rengi ve betonun agrega yapısına göre özel dökümler yapılmış.
Mellifluous organik yapısıyla son derece sıra dışı.Çalıştığınız malzemeleri neye göre seçiyorsunuz?
Melih Altınışık: Mellifluous beton mumları, malzemeler arası organik ilişkisi ile aslen Melike Altınışık’ın mimar ve tasarımcı iki kimliği arasındaki özgün durumu tarifleyen özel bir tasarım ürünü. Beton ve mum gibi iki zıt malzeme nasıl bir bütün olur? Aralarındaki sınırlar nasıl bulanıklaştırılırken aslen insan duygularını nasıl harekete geçirirler? Mellifluous mumlar her biri kendine özgün akışkan formlarıyla bu sorulara cevap verirken aynı zamanda harmonik bir uyum içerisinde bir var oluş sergiliyor, bakanın kendine özgü hayaller kurmasına olanak sağlıyor.
Bir yandan da mimarlık alanındaki başarılarınızdan bahsediyoruz. Seul’da önemli bir yarışmayı kazandınız. Bu süreç nasıl gelişti?
M. Altınışık: 2018’in sonlarına doğru Seul Büyükşehir Yönetimi’nin “Robot Bilim Müzesi’nin yapımıyla ilgili bir uluslararası yarışma açtığından haberimiz oldu. Bir kere, mimari ve teknoloji ara kesitinde günümüzü temsil eden ve geleceğe dair önemli bir proje olduğu için heyecanlanmamak elde değildi. Seul gibi dünyanın teknoloji konusunda ileri gelen metropollerinden birinde olması da bu yarışmaya katılım konusunda epey motive etti. Bilim, teknoloji ve inovasyonun toplum genelinde ilerlemesi ve desteklenmesinde önemli bir rol oynayacak olan bu müze için MAA olarak geliştirdiğimiz tasarım, robotları ve yeni teknolojiyi sergilemenin yanında, tasarım sürecinden üretim ve inşa sürecine kadar robot teknolojisi kullanılarak ilerleyecek.
Hazırlayan : ÇİĞDEM HASANOĞLU
Fotoğraf : AHMET ÖZGÜR ÖZGER
