Alican Leblebici’nin ilk solo sergisi Parmak İzi, 23 Ocak 2016 tarihlerine kadar PİLOT’ta ziyaret edilebilir.
Dövmeler, oto-portreler ve beden-kimlik-suç politikaları. Alican Leblebi’nin ilk kişisel sergisi Parmak İzi’nin üç alt başlığının adı. Şimdilerde herkesin dövmesi var ya da herkes dövme yaptırmaktan bahseder oldu. Fakat yüzyıllardır bedeni güzelleştirmekten, suçluları işaretlemeye, bir gruba/kabileye ait olmaktan, sevdiği bir kişiye/lidere olan bağlılığını göstermeye dek dövme çok çeşitli anlam ve işlevler kazandı. Dövme bugün, sınıf, toplumsal cinsiyet veyahut meslek boyutlarını da aşacak biçimde herkesin ulaşabileceği, popüler kültürün bir tüketim nesnesi, dahası moda dünyasının bir parçası haline geldi. Genç sanatçı Alican Leblebici de alt kültüre ait bir işaret/aidiyet sorgulaması olarak gördüğü bir dizi “hakiki” dövmenin peşine düştü ve kültürel yapının idealize ettiği beden ve pratiklere ait dövmeleri değil, suçlulara, marjinal gruplara ve alt kültürlere ait dövmeleri resmetti.
Parmak İzi, Alican Leblebici’nin İstanbul’da bir dip akıntısı olarak varlığını sürdürmekte olan punk kültüre göz kırptığı “Always Hope” veya Rusya’da yarı-açık bir cezaevinde geçirilen günlerin anısını yaşatan “Yarı Açık” ve Atatürk’e bağlılığın bir simgesi haline dönüşmeye başlayan KAtatürk dövmeleri, bir beden estetiğine katkının ötesinde, dövmenin aidiyet/kimlik politikalarıyla ilişkisini araştırıyor. Sanatçının portrelerden oluşan serisinin ilk çalışması, büyük boyutlu otoportresi. Leblebici, hiperrealistik tarzda ürettiği eserinin fotoğrafını çekerek çeşitli kimlik belgelerinde kullanmayı deniyor ve başarılı da oluyor!
Sanatçının yukarıda gördüğünüz son portresi olan ve “Selfie-Portre” günümüzün beğenme/beğenilme çılgınlığını ve ruhların yalnızlığını yine günümüzün en son takıntısı selfie’ler üzerinden görünür kılıyor. Leblebici, saniyeler içerisinde çekilip sosyal medyaya yüklenen selfie’lerin tersine “Selfie-Portre”yi tamamlamak 200 saatten fazla zaman geçirmiş.