Yeşilköy sahilde, denizden yalnızca birkaç adım öteye konumlanmış müstakil villaya, projenin yaratıcısı Mimar Mustafa Toner ile birlikte giriş yapıyoruz. Ev sahibesinin sıcak karşılaması yüzümüzü güldürüyor, zarif ikramlar eşliğinde tatlı bir sohbetin kapılarını aralıyoruz. Hayattan aldığı hazdan yola çıkarak yaşam alanının her köşesini farklı keyif noktaları olarak değerlendiren, pozitif enerjisini mekânın dört bir yanına eşit şekilde serpiştiren, evine âşık bir kadın, muhatabımız ev sahibesi. Hâl böyle olunca, başarılı mimarın hayata geçirdiği yapının sıra dışı mimarisi ile İtalyan stilinden ilham alan modern dekorasyonunun yarattığı görsel şölen kadar, canlı ve dinamik ruhu da büyülüyor bizi, tüm ayrıntıları zevkle inceliyoruz. Bir dönüm bahçe içinde yer alan 1200 metrekarelik yapı, ince, uzun bir parsel üzerine oluşturulduğundan alışılagelmiş konut tiplerinden oldukça farklı bir görünüme sahip. Formuna rağmen binanın dar görünmemesinde, zeminden tavana uzanan geniş camların rolü büyük. Bunun yanı sıra, tercih edilen renkler ve az sayıda mobilya kullanımı da ferah bir ortam elde edilmesine katkı sağlamış. Dış cephede, sıcak ve doğal bir malzeme olduğu için ağırlıklı olarak ahşaba yer verilmiş: “Dışarıdan bakıldığında buranın bir ofis binası veya apartman gibi görünmemesini istedik. Tamamen taş kaplandığı zaman ortaya daha sert bir mimari çıkacaktı, çünkü çok uzun bir bina cephesi var” diyor Toner ve ekliyor: “Hatta bu nedenle, binanın ahşap uzunluğunu bölüp, yarattığı o etkiyi kırdık ve kırılma noktasından sonrasında sıcak bir his vermesi amacıyla taş kullandık. Tercih ettiğimiz ahşap ise, İtalya’dan gelen çok özel ve zor bulunan bir ağaç, evde perde mevcut olmadığı için güneş kırıcı görevi görüyor. Birçok yerdeki gibi dekoratif amaçla değil, hem dışarıyı görebilmek hem de camlar yere kadar olduğundan dışarıdan evin içinin görülmesini önlemek amacıyla bu sistemden yararlandık.” Toplam dört katlı, iki daireden meydana gelen DeRocchi evinde İtalyan iki kardeş, aileleriyle yaşıyor. Zemin katta yer alan salon ve mutfak ortak kullanıma açık, diğer katlarda ise çiftlerin kendilerine ait yaşam alanları bulunuyor. Yaklaşık dört seneyi bulan proje ve inşaat sürecinde Toner ve ev sahipleri her konuda ortaklaşa karar almış. Çağdaş sanat eserleriyle zenginleştirilmiş modern tasarım ile sıcak, samimi, “yaşayan” bir atmosfer yaratılması hedeflenmiş. “Mobilyalardan mimariye, renklerden malzemelere kadar bu anlayışta ilerledik fakat bunu minimal tarzda uygulamak yerine biraz daha sanat eserleri ve sıcak malzemeler kullanarak daha keyifli bir hale getirmek istedik” diyerek belirtiyor izledikleri yolu ünlü mimar ve devam ediyor: “Bizi bağlayıcı ve sınırlayıcı plan yapısından dolayı her şey kendiliğinden oluştu diyebilirim. Banyoların yeri, yatak odalarının boyutları, salonun formu… Minimal proje zaten bize dikte etti tüm bunları.” Evin mimarisinde sürpriz detaylar da sık sık karşımıza çıkıyor: Örneğin, hemen önünde bulunan heykele yalın ve şık bir fon oluşturduğu gerekçesiyle dikkatimizi çeken ahşap panelin hemen ardında gizli bir banyonun yer aldığını fark etmemiz zaman alıyor! Lüks ve konforun sessiz sedasız bir araya getirilişi, hayatı kolaylaştıran unsurların natürel ve zarif sunumu tarafımızdan alkış alıyor, merakla bizi şaşırtacak diğer ayrıntıların peşine düşüyoruz. Dış mekân da, en az içerisi kadar önem teşkil ediyor bu evde; yaz kış bahçe kullanımı amaçlandığından, özellikle zemin katta tavana kadar şeffaflık uygulanmış, böylelikle bahçe ile bütünleşme sağlanmış. Şömine, fırın, açık mutfak ve oturma grubuyla dışarıda, ev konseptini aratmayacak nitelikte bir düzen kurulmuş. Her iki aile de yemek kültürüne yoğun ilgi duyduğundan tüm katlarda mutfağa yer verilmiş, büyük boyutta tasarlanan bu alanlar salonlarla birleştirilmiş. “Bazı evlerde mutfaklar yapılır fakat sonrasında kullanılmaz. İçine aşçı girer, evin hanımı girmez bile ama burası öyle değil. Mutfaklar hakikaten yaşamın bir parçası bu evde” sözleriyle ailenin yemeğe olan tutkusuna birçok kere şahit olduğunu belirtiyor Mustafa Toner.
[imagebrowser id=1672]