İtalya’nın yanı sıra Japonya’nın da en iyi kumaş ve ipliklerini gelişmiş son teknolojiyle harmanlayarak özel koleksiyonlar hazırlayan bir Türk moda markasının Hasköy’deki yeni atölyesini ziyaret edip, tarihi binanın dönüşüm hikâyesine ışık tutuyoruz.
Yedi yıl önce, farklı olmayı seven, sade ve sofistike kadının markası olma amacıyla yola çıkan BNG Japonya, ABD, İtalya, İsviçre, Belçika, Fransa, Almanya, Hong Kong ve Kanada başta olmak üzere yurtdışı pazarında satıldığı 150 seçkin butikten sonra 2007 yılı itibariyle Türkiye’de de mağazalaşmaya başlamış. Türkiye’de tarihi doku ve benzeri özellikli mekânların satış noktaları olarak seçilmesi de markanın sofistike tarzını destekleyen bir karar. Milano Moda Haftası’na kabul edilen ilk ve tek Türk markası BNG’nin Hasköy’deki yeni atölyesinde, marka kurucusu ve tasarımcısı Nilgün Gülen sorularımızı yanıtladı.
Yapının tarihinden bahseder misiniz?
BNG’nin genel merkez ve tasarım atölyesi, İstanbul’un son zamanlarda sanat ve tarihle bütünleşen semti Hasköy’de bulunuyor. Bu bina 18. yüzyılda ilk olarak bir döküm atölyesi, sonrasında da okul olarak kullanılmış. Binanın içerisinde okul döneminin izlerini taşıyan, Fransızca “Cehalet Kalbin En Büyük Hastalığıdır” yazan taş bir tabela var.
Bu eski döküm fabrikasını renove etme ve bir atölyeye dönüştürme fikri nasıl ortaya çıktı?
Bir süredir BNG markasının enerjisi ve ruhu ile örtüşecek özgün bir mekân arayışı içindeydik. Vaktimiz oldukça eşimle birlikte şehrin bazı semtlerine küçük keşif gezileri yapıyorduk. Uzun süren mekân arayışımızın sonunda karşımıza bu tarihi bina çıktı. Hasköy’ün tarihi izleriyle bütünleşen yapının nostaljik etkisi ve ruhu bizi gerçekten çok etkiledi, burayı genel merkez ve tasarım atölyesine dönüştürmeye karar verdik. Binanın tüm restorasyonu eşim Bülent Gülen takibinde yapıldı. Restoran çalışmalarına başlamadan önce bina metruk durumdaydı. Yüzlerce yıllık tuğla ve taşlardan oluşan almaşık örgülü duvarların üzerine giydirilen seramikler, penceleri kapatan sıvalı duvarlar, binanın mistik ve orijinal dokusu tamamen kapatmıştı. Yapılan restorasyon çalışmaları ile binanın doğal dokusunu ortaya çıkarmaya özen gösterdik.
Burada nasıl bir oluşum öngördünüz? Planlarınız nedir?
İki katlı ve yüksek tavanlı ana yapının ilk katı showroom ve ofis olarak kullanılıyor. Bu eski duvarlar yeniden yapım sırasında aslına uygun olarak restore edildi. Tavanındaki orijinal tahtaların korunarak elden geçirildiği ve bir de asma bölümün eklendiği ikinci kat, tasarım ve model atölyesi olarak kullanılıyor. İkinci bölüm, önümüzdeki günlerde önemli sergilere de ev sahipliği yapması planlanan 750 m2’lik bahçeden oluşuyor. Bahçenin bir köşesinde ise 1. derece tarihi eser özelliği taşıyan taş bir yapı bulunuyor. Bu tarihi binadaki atölyemizle kumaşlarımızı buluştururken aynı zamanda kültürel ve sanatsal faaliyetlere de yönelmeyi istiyoruz.
Hazırlayan Seda TÜREN
[imagebrowser id=1043]